Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Kasım, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Çok Düşünüyorum ama Yazamıyorum !

  Kendimizi bir şey sayıp Dünyaya hükmettiğimizi sanıyoruz ya biz insanlar ,cidden çok komiğiz.Bu komiklik içinde bile bir de başkalarını beğenmiyoruz eleştiriyoruz, kendimizi yüceltmeye çalışıyoruz.Bu yanlışı (eleştiri) çoğumuz yapıyoruz.Tabiki yanlışlar toplumsal ta da kişisel sıkıntılara neden oluyorsa eleştirilmeli ki düzeltilsin ama denizde sadece bir damla su misali hayatımızın içinde kendimizi derya sanıyoruz ya cidden komik oluyoruz.Düşünsenize 1cm yakınlıkla kavrulabileceğimiz biz düzen içerisinde, mekan üzerinde yaratılmışız ve kendimizi her şeyi yapabilecek büyüklükte sanıyoruz! Kibirleniyoruz ba ba ba kibre bak hadsizliğe bak..Yaratılmış birinin kibri kime ? Düzeni kurulmuş kusurdan münezzeh bir sistem içersinde şikayetler kime ? Beğenmemeler kime ? Yaratılmış diğerlerini beğenmemelerimiz kime ? Ya da sürekli kusur araştırmalarımız kime ?    Bu konuda bir zaman inşaallah tüm düşüncelerimi yazacağım...Aslında pc başına geçince yazmak istediğim konu ''Ağzı olan konu

''İyi ki Doğdum/n''u Ömür Boyu Söyleyip/Söyletirim İnşaallah!

Daha dün köyde sek sek oynuyordum,ağaçlardan erik toplayıp yiyordum,çamurdan kap kacak yapıp fırında pişirim insanlığın ilk yerleşik hayata geçişine özeniyordum,gizli gizli komşunun fındıklarını yeyip sonra gidip helallik istiyordum,arkadaşlarım lastik giyiyor diye bir daha bana deri ayakkabı almasın lastik ayakkabı alsın diye anneme yalvarıyordum,askerdeki amcama inatla mektup yazıp onun bir sefer bile bana değil de hep abisine mektup göndermesine içerleyip mektuplarıma devam ediyordum, bazen gizli gizli komşunun bahçesinden muşmula topluyor çatlayana kadar yiyordum (sonra da olsun bu bahçe babamın dayısının nasılsa günah olmaz diye de kendimi kendimce temize çıkarıyordum) yazları camiye giderken mezarlıktan geçiyor ve mezarlara meyveler bırakıyordum onlar da yesinler diye,dedemin köy evinde ocak başında amcamın avladığı kuşları pişirip yiyordum/k, fındık toplamayı bahane edip babaannemin nefis yemeklerini yemek için yarış yapıyordum,arkadaşımla kuzinede patates pişirip afiyetl

Takip Edilesi Bloglar! Bilginize..

Ara ara blog tanıtımı yapıyorum.Özellikle takip ettiğim blogları herkes görsün okusun istiyorum.Sizlerin de varsa özellikle takip ettiğiniz bloglar siteler sizler de paylaşın bizler de faydalanalım.Ben görünürde çok fazla blog takip ediyormuş gibiysem de eksiksiz yazılarını okuduğum blog/site sayısı sınırlıdır.Onlarda ana sayfamda görünüyor zaten.Onlardan bir kaçını burada yine yeniden paylaşmak istiyorum .Sizler de biz göz atın bakın haklı mıyım takip etmekte (ki haklıyım bundan şüphem yok ) -Gerçi onların reklama ihtiyacı yok ama okumayanlar varsa muhakkak okumaya başlasın diye paylaşıyorum http://www.afilifilintalar.com -Sizler de gezmeyi, yeni yerler görmeyi seviyorsanız ve bilgi edinmek istiyorsanız bu blogu muhakkak takip edin derim.Gidilen yerler ayrıntılı bir şekilde anlatılıyor .Gerçi ben gidip göremiyorum ama en azından görmüş gibi oluyorum onun için ilgiyle takip ediyorum bu tarz blogları http://yabanadimlar.blogspot.com - Kendi halinde sessiz sakin bir o kadar da

İlahların Sayısı Hiç Azalmadı mı Yoksa!

Bir zamanlar (cahiliye dönemi olarak geçiyor kitaplarda) insanlar kendi elleriyle putlar yapar onlara tapar karınları acıkınca da yerlermiş.Çok fonksiyonlu tanrılar edinmişler kısacası.Hem yaparım hem taparım hemi de yerim diyorlardı sanırım.Bu şekilde düşününce bana komik geliyor.''Nasıl yaa akıl var mantık var insan kendi yaptığı bir şeye tapar mı ? Sonra da acıkınca oturup yer mi ?'' diye soruyor insan kendi kendine.Soru sormaya meraklı olunca böyle şeyler de geliyor insanın aklına ne yaparsınız... Sonra günümüze gelip düşünüyorum. İnsanların kendi yaptıkları/buldukları sonra da tanrı edindikleri şeyler var mıdır diye? İlk aklıma gelen PARA oluyor.İnsan icadı ve onun için insanlar her şeylerini feda ediyorlar (kurban etmek gibi..) Ömürlerini,sevdiklerini,saygılarını,merhametlerini para uğrunda feda ediyorlar.Onun için insanlar bir birlerini öldürüyor, dinlerini/inançlarını onun uğruna ''hiç'' sayıyorlar.Ona tapıyorlar ve bunun farkında değiller

Konu Ne Olsun ?

1019 post girmişim bloga. Bunlardan 500'ü alıntı/fotoğraf/video olsa geriye kalan 500 de bana ait karalamalar oluyor.İçlerinden en azından 100 tanesi de ''Eh okunabilir mahiyette'' yazılar olsa yazma adına bir hayli yol almış sayılırım..Karınca misali... Bir çok konuda yazmışımdır dönüp çok fazla bakmıyorum yazılarıma.Baktığım zamanlarda ise öyle yazılarla karşılaşıyorum ki bazen ''Bunu ben mi yazmışım ''diye şaşırdığım yazılar da oluyor.''Bunu yazmış olamam nasıl yazmışım bunu ıyyy!'' dediğim de oluyor.Genelde kafama estiği gibi yazıyorum.Canım sıkkındır yazmışımdır,neşeliyimdir yazmışımdır,endişelerim vardır yazmışımdır ya da bir yerde karşılaştığım her hangi bir  olay hakkında yazmışımdır.Blogumu daha çok kafa dağıtmak için kullanıyorum.Onun içindir ki belli bir teması gidişatı yok.Her telden yazıyorum anlayacağınız.Tüm bloggerler gibi benim de yazılarımın okunması hoşuma gidiyor.Çok az da olsa anlaşılıyor olmak güzel bir duygu.H

İç ses Bir Sus!...

Flash,flash! Pabuç'un son hali... İç sesim isyan etse bağırsa sesi yine kendine yansır. İsyan etsen ne yazar ey iç ses!Senin sesine senden başka ses veren çıkmaz.İyisi mi kes sesini otur oturduğun yerde!... Konuşma oradan bilmiş bilmiş.Senin o dediklerini biz de biliyoruz herhalde.Ama senin bilmediğin bir şey var ki o da:Her doğru bildiğin, yaşanmıyor hayatta.Sen istediğin kadar kendini ifade etmeye çalış ,doğrularını seç, uygulamaya çalış hepsi yaşamın içindeki gerçeklere(!) toslayana kadar ...Düşünce dünyanı doğrularla doldur ama doğrularla karşılaşma!..Bildiklerin yaşam içinde yer edinmemiş olsun..Sen doğrularını uygulamaya çalış ama hiç doğrularla gelen olmasın karşına.Herkes kendi doğrularını dikte etmeye çalışsın sana...Hadi bakalım sen doğrularını söylemeye yaşamaya devam et ,yolun açık olsun ...Zor bir yol bilesin!... *** Bir de çığlık çığlığa bağırsam sesim gider mi kelimeler dünyasına...Ya da içimdeki tüm karanlıkları kussam uzak yerlerde derin kuyulara,rahatl

Masal Tadında

Bir varmış , bir varmış.Yan yana gelmiş iki olmuşlar... Farklı sınıflarda alakasız bölümlerde okuyan iki öğrenciydi onlar.Ne kız prensesti ne de erkek prens.Beyaz atları da şatoları da  yoktu.Yüksek kulelerde de yaşamıyorlardı.Hayalleri vardı,samimiyetleri ve koca bir yürekleri...Onun için hiç kimse tarafından yolları gözlenen olmadılar.Beklenen olmadılar..ee sonuçta kızın bir kule boyu saçları yoktu erkeğinde beyaz atı yoktu neden hasretle beklensinler ki!...Ara sıra karşılaştıkları olmuştu ama öylesine karşılaşmalardı bunlar.Belki arkadaş toplantılarında bir kaç kelime ''merhaba,nasılsınızlar...'' Bir birinden habersiz iki kişinin yüzeysel konuşmaları... Sahilde oturuyordu beyaz atı olmayan erkek ve dalmış bir şekilde denizi izliyordu..Belki de uzaklara çok uzaklara gitmiş geziyordu, belki de yüreği sıkıntılarını sessizce fısıldıyordu  denize bilinmez.''Merhaba'' sesiyle kendine geldi ve döndü sesin geldiği tarafa.Tanıdık gelen  ama kim olduğunu

MİMlemeyen MİM

Gelibolu17 beni MİMlemiş sağolsun.Filmlerle ilgili enteresan bir mim olmuş da bende hafıza, balıklarla yarışır vaziyette, bakalım ne olacak bu mimin sonu...Bu arada Gelibolu17 film çekmeye karar vermiş senaryo konusunda yardımcı olmak isteyenler olursa lütfen Gelibolu arkadaşımızın bloguna uğrasın..Mesela ;Onur Ünlü bir uğrasa ne kadaaaar güzel olur ... Onur Ünlü 'ye sesleniyorum buradan ''iyi ki varsınız ,Allah sizi tv dünyasından da bizim dünyamızdan da uzak etmesin ''Sayenizde doyasıya gülüyoruz tv izlerken (hatta hem güldürüp hem de düşündürüyorsunuz Hoca Nasrettin misali) Konuyu dağıtmadan toparlamaya başlasam iyi olacak.... Film izlemeyi çok seviyorum (kılını kıpırdatmadan eğlenmek demek benim için film izlemek) Yerli filmleri pek sevmiyorum ama içinde yerlilerin olduğu filmleri seviyorum, şu film gibi.Gerçi konumuz ne tür filmleri severiz değil farkındayım ama izlediğim ve beni etkileyen filmleri anmadan geçemeyeceğim.Beğenerek izlediğim bir çok film ol

Bu MİM'den Kaçanı Masal Kahramanı Yaparım Bilesiniz;)

 Bir varmış bir yokmuş,bu durumda ortada hiç bir şey yokmuş.Bir var bir yoksa olacağı bu değil mi? Eksilerin artıları götürmesi gibi bir durum bu değil mi? Bu durumda elde koca bir sıfır kalıyor ve o sıfırın içinde geçiyor tüm masallar!...Ben masala girişte böyle muhalefet yaparsam masalın sonuç bölümü değil gelişme bölümü bile zor gelir.Başlamak lazım bir yerden, susarak...   Aslında ben kim masal yazmak kim ama tüm suç bizi yıllardır beyaz atlı prenslerin geleceğine,kurbağaların öpülünce prenslere dönüşeceğine,prenseslerin kurtarılınca kurtarıcı delikanlılarla evleneceğine inandırmaya çalışan masalların.Yıllardır beyaz atlı prensleri gelecek diye genç kızları beklettiler.Onlarda ,beyaz atlı prensleri gelecek diye ne doktorları ne mühendisleri ellerinin tersiyle ittiler.Üstelik bunu ''Kusura bakmayın ben mükemmel beyaz atıyla gelecek mükemmel aşkım olan Prensi bekliyorum''diye de yapmadılar.Daha bilmiş laflar ettiler''Elektrik alamadım,farklı dünyaların in

Kasım Benim Ayım (Kutup Ayım Benim)

Yok yok korkmayın geri dönmedim daha.Sadece geçiyordum uğradım birazcık.Düşmanlar sevinebilir ''Pabuç   net bağımlısı olmuş ayrılamıyor buralardan''diye atıp tutabilirler istedikleri gibi (böyle dediğime de bakmayın benim düşmanım olmaz olsa da çizgi film kahramanı falan olur ) dostlarda sevinsin ve özlendiklerini bilsinler ..Özlem dedim de,özlemi bir tek dostumun adı olduğu için seviyorum onun dışında özlem hiç de hoş değil.Ya da uzun özlemeler olmasın kısa süreliler iyidir. Yıllardır kullandığımız ..net'i artık bırakma kararı aldık.Çok çektik çok para kazandırdık kendisine onun için artık başka kurumlara para kazandıralım istiyoruz, bakalım hayırlısı....Hayatta bildiğiniz gibi işte ,yaşayıp gidiyoruz.Bazen üzülüyoruz bazen heyecanlanıyoruz, bazen hayal kırıklıkları yaşıyoruz, seviyoruz seviliyoruz, gülüyoruz ,düşünüyoruz,bekliyoruz,özlüyoruz, imkansıza bağlanıyoruz,konuşuyoruz ,ağlıyoruz,inanamıyoruz, yanlışlar yapıyoruz, dersler çıkarıyoruz, umut ediyoruz,ümits

Döncem Ben Size :)

Dostlar ; Merak edenler için küçük bir not düşüp gidiyorum.Bir süreliğine (kısa bir süre mesela) bloga yazı giremeyeceğim ve haliyle nette de olamayacağım.Sakın merak etmeyin, kapıma dayanmayın arkadaşlar :) Şaka bir yana ,ben iyiyim umarım sizler de iyisinizdir..Az bir süre sonra kaldığım yerden yazmaya başlayacağım inşaallah..O zamana kadar Allah'a emanetsiniz..Bloga gelip etrafı dağıtmak serbest ama camları kırmayın emi ;) Leyla ile Mecnun'u izlemeyi de unutmayın çünkü ben izliyor ve kahkaha atıyor olacağım ,siz de eşlik edin bana :) Bir de sizin ''Diyemedim ya la'' ile tamamlanan cümleleriniz olmasın içinizdekileri dillendirin insanı rahatlatıyor benden demesi.He bu arada sinirlendiğiniz zaman söylemek istediklerinizi biraz bekledikten sonra deyin sinir halindeyken söylenenler tehlikeli olabilir.Bir de havalar nasıl da soğudu değil mi ? Burada bir rüzgar var bir rüzgar var ki sormayın gitsin..Sabah İstanbul'a baktım da güneşli görünüyordu burala

Ben Fotoğrafladım, Siz Öyküyü Yazın Artık

Yeni İnsanlar Tanımak Güzel

Ara ara yeni kişilerle tanışıyorum ve beni şaşırtan iltifatlar alıyorum (gerçi olumsuz cümlelerin yanından olumlular devede kulak ya neyse ) Bu gün yine yeni biriyle tanıştım bir kaç saatlik ufak tefek sohbetin dışında ''Seni çok sevdim, görüşelim seninle bundan sonra''dedi. Neden gelip bunu burada yazdım ,''lay lay lom biri bana güzel bir şey dedi''şımarıklığıyla yazmadım tabi ki.Söyleyen kişi; kulaklarında 10'a yakın küpe takmış olan bir kolu dövmelerle dolu marjinal bir tip biri olduğu için paylaştım.Sizi bilmem ama bana böyle tipler pek iltifat etmezler, hatta sohbette etmezler :) Gerçi aynı ortamı paylaşmamanın da etkisi var elbet.Yoksa benimle sohbet edip de sevmeyecek kişi çok nadir çıkar ( aa Pabuç'a bak ukalalık diz boyu diyenler, şaka yaptım farkındasınız di mi?) Bir de bu  bahsettiğim kişi 50-60 yaşlarında biriydi ,neden şaşırdığımı anladınız mı ? :)  Sonradan araştırdım da yaşantısı bana tamamen zıt bir ablamızmış.Hakkında duydu

Yine Karışık Bir Yazı

Bahsi geçen mekandan bir bölüm :) -Maziden giriş yapıp bir konu hakkında düşüncelerimi yazmaya başladım ama...aması devamını getiremedim.Kısa bir yazı olsun ama içi bir hayli dolu olsun istedim ama yapamadım..Yine, yazı işinde dağ gibi eksiklerim duvar gibi dikildi karşıma, düşürdü elimden kalemimi.İnsan düşüncelerini ve özellikle duygularını tam olarak aktaramıyor yazıya ya da ne kadar yazarsa yazsın yeterli görmüyor duygu denizini ifade ettiğini.İyisi mi diyor insan,onlar hep yüreğimde kalsın benim hayatımı en karanlık anlarında bile aydınlatacak ışığım olsun...Neyse başladığım o yazıyı bir gün tamamlayıp yayımlayacağım inş.Bazen,yaşamadığınız halde korktuğunuz şeyler(duygular) olur ve hiç aklınızda yokken yaşarsınız o korkularınızı ve engelde olamazsınız buna.Aklınız çekse de sizi o duygulardan/durumlardan yinede içerisinde tam orta yerinde bulursunuz kendinizi duygu ya da olayların..Buna örnek olacak bir konu...Yazacağım inş toparlayacağım kafamı ,dökeceğim düşüncelerimi cümlel

Karelerim...

Ön cephe manzaramız Arka cephe manzaramız( bir birinin zıttı mı ne) Aslında fena sayılmazmış manzara... Bazen gölgeler aslından büyük görünür! Salamura yapan abi fotoğrafı Soğuğa(zorluklara) direnenler var.. Sokak kedisi olamayacak kadar asil duruyor! Bu kapakları toplamak cidden işe yarıyor mu bilmiyorum ama bahçemize biriktirme bidonu astık. Yorumsuz... Hamsi tavada güzel... Rüzgara direnmeye çalışan dallar.. Misafir Peygamber devemiz..Videoya çektim ama yükleyemedim .. Sen o yediğin çikolatadan çok daha tatlısın meleğim.. Ben ilkbaharı şimdiden özledim Özgürlüğün tadına varın

Lazım...

e ama sevimli bir fotoğraf  Dinlemek lazım,düşünmek lazım,bol bol tebessüm etmek/ettirmek lazım. Sevmek ,sevildiğini hissetmek, yüreği enerjiyle depolamak lazım... Birilerine ışık olmak ,çılgınlıklar yapmak lazım... Mükemmele oynamak yerine çocuk gibi olup, Şarkı tadında, çizgi film mutluluğuyla yaşamak lazım  hayatı... Not :Gel de bu şarkıyı dinleme.Nasıl bir şarkıysa hayatın her yerine yakışıyor. Merak ediyorum bu şarkıyı dinlemekten de sıkılacağım günler gelecek mi ? Tabi ki BU şarkıdan  bahsediyorum

Hayat İşte...Öyle işte...

   Fiziksel özelliklerim ile ilgili iltifatları üzerime almamaya çalışırım(alır yan cebime koyar, başkalarına dağıtırım üzerine de böyle berbat espri yaparım) Malum benim elimde olan bir şey değil, bedenimiz/görüntümüz bize seçmeden verilmiş bir şey.Onun için iyi ya da kötü düşünceleri çok da kafaya takmamak gerektiğini düşünüyorum (gerçi güzel olmamamın da rahatlığıyla da konuşuyorum böyle) Fakat insani yönlerimle ilgili güzel düşünceler aktarıldığında ne bileyim hoşuma gidiyor. Enaniyet değil bu ,sadece doğru taraftayım diye düşünmek hoş bir şey..Kötü (sevimsiz, çekilmez,fesat,tehlikeli) biri olduğunuz söylense hiç hoşunuza gider mi? Tabi ki gitmez ,benim de gitmez çünkü öyle biri değilim olmak da istemiyorum. Ama biri yanımdayken mutlu oluyorsa, tebessüm edebiliyorsa, kendini rahat hissediyorsa,kendini bana yakın hissediyorsa ya da insanlara bir faydam dokunabiliyorsa kendimi iyi hissediyorum.Bunun dile getirilmesi de ruhuma huzur veriyor.Bu enaniyet falan değil, kalpleri Allah bil

MİM'e Gel Korkularımı,Bağımlılıklarımı Öğren!

TİO (Kuyruk Acısı) tarafından mimlenmişiz.Ki TİO'dan gelen başımız gözümüz üstünedir o yüzden cevaplamak şart oldu.Kendisine güzel sözleri için teşekkür ediyorum.Blog dünyasında her daim var olmasını ,daha sık yazılar yazmasını temenni ediyorum..Mim konusu ''korkular,bağımlılıklar, takıntılar'' bu 3'ü hakkında 3 örnek vermemiz istenmiş.Bir deneyelim bakalım örnekler bulabilecek miyim ! Hadi bana kolay gelsin..Ya !Bi saniye kimleri mimlesem ki ben de.. İ smail Abi,  M ehmet Erdem ve A hmet Kural'ı mim liyorum..Bakalım cevap verecekler mi bana ! Sevgilerimi ve saygılarımı gönderiyorum 3 şahsa da..İşi gırgıra vurdum diye mimden kurtulacağınızı sanmayın...Sen,sen,sen mim'i cevaplayın lütfen..Sen,sen,sen mi kim ? Sen işte yazıyı okuyan senden bahsediyorum ;) K orkularım; Nereden başlasam ki bilemedim şimdi..Benim gibi her bir şeyden korkan biri için 3 çok az bir rakam oldu listelemek için...3 dediğin ne ki bir çırpı da dolar liste...Bir kaçını seçip

Kitaplar Gelmeye Devam Ediyor,Teşekkürler.

Twitter'dan  Seheriz   dostumuzun gönderdiği kitaplar okulumuza ulaştı.Teşekkürler Hazal Sezgin...

Diyemedim ya la!

İnsan her zaman aklındakileri gönlündekileri dile vuramıyor.Ya da vuruyor da mırıltı şeklinde oluyor karşı taraf duyamıyor.Yazı konusu hakkında  nasıl ilerlerim diye düşünürken  İşler Güçler dizisinin o meşhur repliği geldi aklıma ve tebessüm ettim.Çünkü anlatmak istediğim şeyi bu kısa cümle çok güzel ifade ediyordu''Diyemedim ya la!'' Hani dizide Ahmet Kural uzun uzun cümleler kuruyor karşısında aklındaki kişi varmış gibi.Sonra tüm söylediği düşüncelerinden sonra ''diyemedim ya la!'' diyor ya kopuyorum o an.Hepimizin başına gelen bir şey çünkü bu. Özellikle birine kızdığımızda yaşarız bu durumu.Tüm düşüncelerimizi söylemek isteriz de söyleyemeyiz;gerek duymayız, karşımızdakini ciddiye almayız ya da bıkmışızdır aynı şeyleri söylemekten onun için susmayı tercih ederiz...İç sesiniz söyleyecekleri söyler ve sonrasında ''diyemedim ya la''yı da ekleriz cümlelerimizin sonuna :) Bir de bunun tersi durumlar var.Sevdiğiniz ,değer verdi