Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Nisan, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Beni Çok Etkiledi Bu Yazı ,Bilmem Neden !!

 Hava soğuk; martının umrunda değil...O,suya dalarken telaşlı,süzülürken aheste tavrı ve bitip tükenmek bilmeyen hırs...  Martı düşünmüyor...  Bütün mesele bir serseri istavriti havalandırmak, bir an gökyüzüyle tanıştırmak , sonra hırçın dalışların semeresini onu bir lokmada yutarak görmek...  Martı mide gurultusu başlayınca , ara sıra konup pislediği damlardan havalanacak ve...hep aynı terane...   ... ''İnsan martı değildir.'' diye düşündü..Mide gurultusunua dayanabilirdi..Açlık ne ki? Bir simitlik canı var. Garip serçeyi ha sapanla vurmuşsun, ha sahra topuyla... Açlıkta öyle... Bir simit ,bir kuru ekmek veya kral sofrası. Yani, kuşun canhıraş ciyaklaması..veya geğirti... ... Ya kafanın guruldaması? Kalbin acıkması? Ruh,mide gibi kalender değil...Bir simide denk ucuzluklarla doymuyor..İşte mesele... ''Ne irfan sofralarında oturdum,kalktım.Ne hakikatler anlatıldı daha önce duymadığım...Ama neden doymadım?'' Başetmek zordu üstüste yığılan sorularla...H

Bu Gün Başkaları İçin de Dua Edelim İnşaallah!!

  ''İyi bilin ki,ALLAH'ın dostlarına korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır.ALLAH'ın dostları,iman edip ,ALLAH'a karşı saygılı olan kimselerdir.Onlar için dünya hayatında da ,ahirette de müjde vardır.ALLAH'ın sözleri değişmez.İşte büyük kurtuluş budur.'' (Yunus,62-64)  Ne denebilir ki...! Rabbim O'na dost olanlardan eylesin bizleri...O'nun yolunda düşe kalka ilerliyoruz ayağımızı kaydırmasın inşaallah...O'na hakkıyla kul olabilmek olmalı tüm çabamız gayemiz ...Huzurunda ayıplarımızı yüzümüze vurmasın en büyük duamız...Tüm acizliğimizle günahlarımızla yine O'nun Rahmetine sığınıyoruz...Günahlarımızın bağışlanması duasıyla hayırlı Cumalar güzel insanlar...Günahlarımızla karşıladığımız Cuma gününden günahsız olarak çıkmamız temennisiyle...Sevgi ve huzurla kalın...!!

TİKKAT TİKKAT !! ANONSUMA KULAK VERİN ;)

  Arkadaşlar bu yazıyı gizli (daha doğrusu çaktırmadan yazıyorum) Canımcım kardeşim yanıma geldi beni ziyarete ama şu an ff (friendFeed) takılı kaldı ..Onu pc başından kaldıramıyorum..Zaten pc başında da değil pc onun başında..Almış beyaz meleğini (sevgili laptopunu) ööööyle gülüp gülüp duruyo ;) Arada yanına gidiyom ''ee nasıl gidiyo '' diyorum hatta ''Allah korusun sen 10 yıl içinde kör de olursun '' diyorum ama nafile...Buradan tüm FF ailesine sesleniyorum ''NOLURR YOKMUŞ GİBİ DAVRANIN'' yoksa kardeşimini pc ekranından yanınıza ışınlanmaktan alamayacam...Bakın burdan ona sırıtarak çaktırmamaya çalışarak yazıyorum bu yazıyı ama nafilee arada kafayı kaldırıyo ama sonra tekrar o masum sırıtış ve takır takır klavye sesi ;)  Birazdan onu bir yere götürmem lazım ve ben her yarım saatte bir hatırlatma yapıyorum ''şu kadar zamanımız kaldı '' diye.Şimdi son yarım saat, durun ben gmailden yazayım da pc başından kalkıp hazırlansın

Sonuç Paragrafsız Yazı..!!

  Son zamanlarda okuduğum kitaplarda şunu öğrendim ,biz cidden aşkı da sevgiyi de bilmiyoruz...Bunların adı altında yaşadığımızı düşündüğümüz şeyin adını bilmiyorum..Bu iki kelimenin içini dolduran onlarca özellikten yoksunuz çünkü...Aklımdaki konu bu değil aslında sadece kendime yazılan bir not oldu bu...   Bu aralar her şeyden bıkmış bir halim var..Bu durum beni rahatsız ediyor ,sürekli düşünüyorum bunun nedenlerini, niçinlerini..!! Geçici bi bahar çarpması diye geçiştirilecek bir şey değil...Nimet içersinde şımarmış bir kulun bunalımları hiç değil...Hayatın içinde oradan oraya savrulmuş ne istediğini bilmeyen birinin çıkmazları da değil...Temeline yalnızlık olan bir şey sanırım...Bunu çok düşündüm yalnız olan biri değilim etrafım sevdiklerimle ve sevenlerimle dolu (şükür) Güzel bir şarkı vardır şöyle der bir cümlesinde ''Sevgi anlaşmak değildir nedensiz de sevilir..'' evet çok doğru sevgi konusunda sıkıntım yok...Sevginin anlaşma olmadığı vurgusu!! Ben orada takılıyı

Eski Bir Defterden Not!!

  Kalemle yazı yazmayı unutmak istemiyorum ..!! Yakında kağıda klavye muamelesi yapmak istemediğim için ara sıra el yazısı yayınlamakta fayda var diye düşünüyorum ;) Eskiden mektup yazardık ne güzel günlerdi bee:) Mektup arkadaşlığı felan olurdu ne duygusal zamanlarmış...Şimdi mektubu bırakın mesaj bile yazmaktan üşeniyorum...Neyse maziye dalmadan çıkayım ,hadi size iyi okumalar:) Sevgi ve huzurla kalın herdaim...

SAbrı Yeşil Kalanlardan Olmak İstiyorum!

Bazen Aşklar bitiyor ... Bazen Sevgiler bitiyor.. Bazen Dostluklar bitiyor... Bazen Arkadaşlıklar bitiyor.. Paranız bitiyor... Bazen mutluluklar/mutsuzluklar bitiyor... Ama sabrınız bittiğinde  siz bitiyorsunuz...!!!

Enteresanmış..!!

 Gayet sıkıcı bi pazar günü geçiriyorum...''google dedey''le dolaşırken bu lüzümsuz bilgiyle karşılaştım ve sizinle paylaşayım dedim ...Sizin de yapacak daha iyi birşeyleriniz yoksa buyrun bulun doğum gününüzün ağacını ,okuyun özelliklerini... Bir de bir ricam var okuduktan sonra yorum kısmında doğum günü  ağacınızı yazarsanız sizin  hakkınızda fikir sahibi olmuş oluruz ;) Şimdi ben berbat pazar günüme devam etmek için gidiyorum size kolay gele :)) SEvgiler saygılar.. 23-31 Aralik: Elma Agaci 1-11 Ocak: Köknar 12-24 Ocak: Karaagaç 25 Ocak-3 Subat: Selvi 4-8 Subat: Kavak 9-18 Subat: Sedir 19-28 Subat: Çam 1-10 Mart: Salkimsögüt 11-20 Mart: Ihlamur 21 Mart: Mese 22-31 Mart: Findik 1-10 Nisan: Üvez 11-20 Nisan: Akçaagaç 21-30 Nisan: Ceviz 1-14 Mayis: Kavak 15-24 Mayis: Kestane 25 Mayis-3 Haziran: Disbudak 4-13 Haziran: Gürgen 14-23 Haziran: Incir 24 Haziran: Hus 25 Haziran-4 Temmuz: Elma 5-14 Temmuz: Çam 15-25 Temmuz: Karaagaç 26 Temmuz-4 A

Bahar Hoşgeldin Canım !!

Bahar geldi ve bu gün tanıştık kendisiyle...Pikniğe gittik baharın güneşli yüzünüde yanımıza alarak ;)...Yazın, piknik alanlarını bu saatlerde (15:00 ve sonrası) boş bulmanız imkansıza yakın bir durum buralarda....Onun için Bismillah bu gün itibariyle piknik sezonunu açtık :) Manzaramız da pek bir güzeldi fotoğraf çekmeden olmazdı, güzel günümüzün hatırası....Darısı sizlerin başına...

Koruyucu Renkler!!

 Çok beğendim bu resimdeki  gülü...Size neyi hatırlattı bilmiyorum ama bana aşkın/sevginin varolması için bir çok özelliği içinde barındırması gerektiğini hatırlattı...Gül aşkı/sevgiyi temsil ediyor bunun farklı renklerde olması da varlığında; sadakat, saygı, incelik,ahlak, merhamet gibi özellikleri barındırması gerektiği...Aslı(yani sevginin kendisi) kırmızı onu koruyan yapraklar r e n k l e r yani sevginin varolabilmesi için koruyucu özellikler..Çok güzel çokk...Şair değilim ki şöyle afilli cümlerlerle şu güle olan hayranlığımı anlatabileyim :) Tüm şairlerin kulakları çınlasın varolun inşaallah... Heralde bu renkler giderse kırmızı gülün de ömrü uzun olmaz...Benim düz mantığım böyle bir sonuca varıyor.... Onun için o renkleri koruyabildiğimiz sürece o kırmızıyı korumuş olacağız... Aşkın/sevginin kıymetini bilenlerden olmamız temennisiyle dostlar...

Neden ve Neden !!

Bulunduğunuz ortamda olması gereken kişi olmadığınız zaman tuhaf bakışlar arasında kalmanız... Herkes belli şeylerden zevk alırken siz onlardan farklı şeylerden zevk alıyorsunuz diye '' X , farklıdır böyle şeylerden (ki onlar için tuhafın farklı  söyleniş şekli) hoşlanır..'' dendiğinde sizin de onlara boş gözlerle bakmanız !!  Ya başkalarının beğenilerine hafiften tebessümle (ki bu tebessüm şu an sohbet dahilinizde ben yokum demek oluyor) karşılık vermeniz!!  Sıradan olduğunuzun bilincinde olmanız ,sıradanlığın herkesle aynı şeyleri sevip aynı şekilde düşünmek olmadığını bilmeniz...ve bunun için (bazen diyeyim de ruh halimi germeyeyim) bulunduğunuz ortam(lar)dan sıkılmanız!! Yanınızda biri hakkında kötü konuşuluyorsa otomatikman o kişiyi savunmaya başlamak gibi garip davranışlar sergilemeniz..!! Bazen ciddi anlamda saçmaladığını düşündüğünüz insanlara gıcıklık yapma isteğinize engel olamamanız...Ya da size bir şekilde rahatsızlık vermeye çalışan birini hiç umursamay

Yine Elimden Bırakamayacağım Bir Kitap...

Leyla'ya sormuşlardı hani bir gün,''Sen mi Kays'ı daha çok sevdin;yoksa o mu seni sevdi?'' diye. ''Elbette ben onu daha çok sevdim!'' demişti Leyla.Kays adını duyar duymaz gözünden yaşlar boşalarak,'' Elbette ben onu daha çok sevdim!'' ''Nedir delilin,nasıl ispat edersin onu daha çok sevdiğini ,üstelik o senin için çılgınlığa varmış, aklını yitirmiş Mecnun olmuşken?'' O vakit LEyla ağlayarak :'' Dostlar!..'' demişti. ''Sırdır ki gizli gerektir, sevgilinin adını  dile düşürmek ,hakikatte ayıptır.Kays bir dağ delisi gibi davrandı , gitti sahralarda çöllerde aşkımızı ona buna anlattı.,bense kimseciklerle paylaşmadım onun sevgisini, içimde büyüttüm büyüttüm büyüttüm...Budur ki benim onu daha ziyade sevdiğime delildir.'' (kitabın fotoğrafı bana ait çalınması serbest ;) )

An'ın İçinde Hapis Gibi!!

Sıkılırsınız, Herkesden, her şeyden... Tüm nedenlerden... Niçinlerden...  Gibilerden.... Rutinlerden ... Seslerden... Anlatılanlardan... Kendinizi kandırmalarınızdan... Önemli gibi yaptıklarınızdan ... Sesler uğultu olur beyninizde, görüntüler bulanıklaşır ... Dokunsalar dağılacak gibisiniz ama dokunulacak kadar yakın değilsiniz...Boş gözlerle izlersiniz boş sözler diye nitelendirirsiniz... ! Bir bunalım hali midir yoksa gerçeklerinizle baş başa kalmanız mıdır..? Cevabını veremezsiniz....Ama tüm sesler uğultudur tüm görüntüler bulanık...

Adı Güzel Kendi Güzel

Seni anarken kelimeler susar, gözyaşı konuşur çağlar..Senin sevgini anlatmaya hiç bir fakirin gücü yetmez.. Senin bizi olan sevgine  layık olamadık Efendim..Biz seni sevdiğimiz kadar seni örnek alsaydık şimdi dünyanın her yanında kardeşlerimiz cefa çekiyor olmazdı.. Biz Senin yoksulu koruduğun gibi  yoksulu kollayamadık Efendimm...Eğer kollaya bilseydik şimdi aç insan kalmazdı.. Biz senin nimete saygı duyduğun kadar nimete saygı duysaydık bir yılda çöpe giden yemekler de bir ülke doyuyor olmazdı Efendim... Biz ilme Senin kadar önem veremedik Efendim..Eğer verseydik şimdi zırcahil insanlarla dolu olmazdı dünya.. Biz adaleti senin gibi sağlayamadık Efendim..Eğer adalet gerçekten yaşansaydı ezilenler ve ezenler olmazdı .. Senin yaşamını örnek alsaydık şimdi gaflete dalmaz, günah içinde yüzmezdik Efendim...  Senin güzel özelliklerini saymaya sayfalar yetmez bizim aczimizi ayıplarımızı da saymaya sayfalar yetmez.. Elimizde sadece Rabbimizin Rahmetine sığınmış ve senin aşkınla yanan yürekle

Saçmalamaya Devam Pabuç!!!

 Bir kaç kere aynı cümleyle karşılaştım ''Nekadar çok yazacak konu buluyorsun!!'' Biraz bundan bahsetmek istiyorum...  Sohbeti seven bi yapım var ilgimi çeken konularda konuşmayı severim ,ilgimi çeken ama  bilgim olmayan konularda da dinlemeyi severim bu konuda okumak da işime gelmiyorsa dinleyerek bişeyler kapmaya çalışırım..Olduğum ortamda sıkılan olmadı şimdiye kadar ya da bununla ilgili bi tepki almadım..Bazen yaşlı teyzelere kitap okurken onlar oflayıp pufluyorlardı şimdi öyle bi sorunda kalmadı...  Bir de şunu belirteyim sürekli burda da belirtiyorum ''Ben yazma işini bilmiyorum '' bunda da çok ciddiyim eğer yazmayı bilseydim duygularımı düşüncelerimi daha ince ayrıntılarıyla aktarabilirdim..Hoş böyle bi kaygım da olmadı ama yine de yazma önyargılara ve yanılmalara daha açık oluyor...Bire bir sohbetlerde kişinin samimi olup olmadığını ya da ne bilim numara yapıp yapmadığını anlamanız daha kolaydır...Biri size samimi gelmiyorsa sohbetten bi mazeret

İyi ki Varsınlarımdan...!!

  Bir çok arkadaşım oldu... Hayatımın hiç bir anında arkadaş  sıkıntısı çekmedim...Şimdilerde çok yakın olduğum 4 arkadaşım var..Bunların hepsi bir birinden farklı...Bir birimizle çok iyi anlaşıyoruz ama kesinlikle aynı şeylerden hoşlanıp aynı şeylere ilgi duymuyoruz..Ara sıra birbirimize uyuyoruz keyifleniyoruz...Sıkıldığınız zaman 5 dakika sohbet ettiğinizde sıkıntınızı unutacağınız tarzda arkadaşlar bunlar...   Bunlardan biri Ö, onunla ilk tanıştığımız gün sanki 40 yıllık dost gibiydik kahkahalar eşliğinde sohbetimiz oldu ve 1 saatin sonunda ''Ya!! Ben seni yıllardır tanıyor gibiyim..''muhabbetiyle bağladık sohbetimizi..Ki böyle bir şey başıma ilk defa geldi.Pabuç, önce insanları inceler bazı süzgeçlerden geçirir (ya da mısır ekmeği eleğiyle eler :P ) ondan sonra  bir sonuca varır ''Bununla anlaşırım ya da anlaşamam diye.'' Bu arkadaşla 40 yıllık dost gibi başlayan arkadaşlığımız (Rabbim aksaklık vermesin ) hala da 40 yıllık dostluk gibi devam ediyor

Su Gibi...

  '' Kardeşine karşı mütevazi olunca değerinin düşeceğini zannedenler gerçekte şahsiyet sahibi olamayan hastalıklı ve kompleksli tiplerdir. Böyleleri sudan ibret alsınlar. Bakınız, sular hep en engin yerlerden akarlar, fakat bu durum ona izzetinden birşey kaybettirmez. Dilimize deyim olarak dahi girmiştir : "Su gibi azîz olasın" derler. Onun alçaklardan akması değerinden hiçbir şey eksiltmez. Su, köklerden ağaçların ta zirvesine çıkar, kar olur, dağların zirvesine yağar, buhar olur göklere uzanır.'' (Mustafa İslamoğlu)

Buyuruyor..!!

''Muhammed, Allah'ın elçisidir. Ve onunla birlikte olanlar da kafirlere karşı zorlu, kendi aralarında ise merhametlidirler. Onları, rüku edenler, secde edenler olarak görürsün; onlar, Allah'tan bir fazl (lütuf ve ihsan) ve hoşnutluk arayıp-isterler. Belirtileri, secde izinden yüzlerindedir. İşte onların Tevrat'taki vasıfları budur: İncil'deki vasıfları ise: Sanki bir ekin; filizini çıkarmış, derken onu kuvvetlendirmiş, derken kalınlaşmış, sonra sapları üzerinde doğrulup-boy atmış (ki bu,) ekicilerin hoşuna gider. (Bu örnek,) Onunla kafirleri öfkelendirmek içindir. Allah, içlerinden iman edip salih amellerde bulunanlara bir mağfiret ve büyük bir ecir va'detmiştir.'' (Fetih 29)

Dikkat !!

Yazıya nasıl başlayacağımı bilmediğim için balıklama dalayım bari... Bu blog ; - Sorun yaratmak isteyenlere, -Kendini bir şey sananlara, -Dizi film çevirmek isteyenlere, -Çocukça oyunlar oynamak isteyenlere, - Tartışma çıkarmak isteyenlere, - Ukalalık taslamak isteyenlere, -Başkalarının fikirlerine saygılı olmayanlara, - Sevgili arayanlara, -Dostluğun gerçek anlamını kavrayamamış olanlara, kapalıdır ....  Sanırım açık oldu ne demek istediğim...Pabuç, kim ne derse desin sadece güzel şeyler paylaşıp güzel yürekli insanların yazılarını okumak için blog dünyasında.. Ki burada gerçekten çok çok iyi insanların varlığını görmekten de mutlu (ki bu kişilere yorumlarıyla bunları belirtiyorda), sözü onlara değil ...Sadece bu adı geçen özellikteki kişiler  uzak olsun  blogdan, bu  bir ricadır...İlgililere duyurulur...Saygılar...

E-5 Yolu Üzerinde ,Bir Köy Var Uzakta...!

Memleketimin en tepe noktası ;)   Bir topluluk düşünün ki 4 yaşında espri yapmaya başlıyor ve bu anca 65 yaşında durulmaya başlıyor (durulmaya başlıyor diyorum durmuyor ) 4 yaşında ayağındaki pijamasıyla konuşan veletden 60 yaşında hala çocuk kalabilen beyefendiye kadar bir sürü fıkravari insanı barındıran bi topluluk...  5 dakika yanında durduğu insanın bire bir taklitini yapabilenler mi istersiniz ,konuştuğu her söz fıkra olabilecek yengeler mi...Susturamadığınız 14 yaşında veletler ve susturamadığınız 95 yaşında nine...Aslında ara sıra sussa da genelde konuşan bi topluluk öyle ki sesinizi duyurabilmek için sesinizi en son noktasına kadar yükseltmenizin gerektiği topluluk..  Esprinin en alasının yapıldığı bir toplulukta hayatınızı geçirmişseniz başka insanların size espri diye sunduğu şeylere gülemeyebiliyorsunuz...Böyle de sorunlarla karşılaşabiliyorsunuz...Bir topluluk ki fıkra anlatarak gülme faslını yıllar önce kapatmış, artık kendi fıkralarını kendileri yazıyorlar ...

Benzer Hayatlar..!!

Yine Belgesel programlara takmış durumdayım bu aralar...Göz kırpmadan izlediğim  programlar...İzlerken sürekli düşünüyorum... Dünyadaki her şey birbirine ne kadar çok benziyor...İnsanlar ve ağaçlar, İnsanlar ve bitkiler, insanlar ve hayvanlar,insanlar ve gezegenler...hayatların sayısı dünyadaki var edilmişler sayısınca arttırılabilir.Benzer yanlarını görmek istediğimiz zaman bir sürü bulabiliriz...     Dersiniz ki ağaçlar da çeşit çeşit(tıpkı insan ırkları gibi) ,kimi daha dayanıklı kimi daha narin(gerçekçi bakışlar duygusal bakışlar), kiminin ömrü 10 yıllık kiminin ömrü 100 yıllık(ölümleri göz önüne getirin), kiminin yaprakları kışın dökülür kiminin yaprakları her mevsim yeşildir(kimimiz olaylar karşısında dayanıklıyızdır direniriz kimimiz hemen pes ederiz,pozitif ya da negatif bakışlarımızı düşünelim),kimi altında dinlenilmek içindir söğüt gibi kimi meyveleriyle rızık dağıtma vesilesidir kiraz gibi( sonuçta hepsinin bir görevi vardır).....  Ya da çiçeklerle kıyaslarsınız hayatları;

Aradım Buldum !!

 Var böyleleri  onun için nasıl insanlarla karşı karşıya olduğumuzu ve bazen bizim de böyle kötü özellikler sergilediğimizi bilelim..Bu hileler hep insanlar için ;) Kin:    Kalbte yerleşen, öç almaya yönelik şiddetli düşmanlık.  Haset : Kıskançlığın ileri safhalarından olup içinde kişinin kendisini sevmeme, kendiyle barışık olmama halini de içinde barındıran insanlık hali Münafık :   İkiyüzlü ,araya nifak sokan fitnekar.Ahdini bozan yalan söyleyen,görünüşte müslüman olan ama hakikatte kafir olan. Cimri: Elindeki parayı harcamaya kıyamayan,pinti, varyemez. Kibirli: Kendini büyük gören, büyüklenen, gururlu. Riyakar: İkiyüzlü. Fesat: Karıştırıcı, ara bozucu (kimse) Gamsız: Olayları kendine dert etmeden geçiştiren, aldırış etmeyen, tasasız, vurdumduymaz Ukala: Kendini akıllı ve bilgili sanan, bilgiçlik taslayan (kimse) Patavatsız: Sözlerinin nereye varacağını düşünmeden saygısızca konuşan, davranışlarına dikkat etmeyen (kimse) Yalancı: Yalan söylemeyi huy edinmiş olan kimse

Benim Sorularım!!

S iz de çabuk sinirlenen biri değil misiniz ;) ?  G ülmeyi çok mu seversiniz? O kumak vazgeçilmeziniz mi? P eki , karşınızdakini(saçmalamadığı sürece tabi) dinlemek sizi sıkmaz mı? D eniz tutkunuz var mı ,boğulma korkunuza rağmen? Ç ay ve simit nostaljiniz mi? S izi ilk görenler sizi sert ve kibirli sanıyor mu ? H ayatta her yaşananın bir hikmeti olduğuna inananlardan mısınız? Hayat hikayerine saygınız sonsuz mu ? B üyük konuşmamak gerektiğini zamanla öğrenenlerden misiniz? İ nsanların herzaman hata yapabileceği gerçeğini hiç aklından çıkarmayanlardan mısınız? K endinizle dalga geçebilir misiniz ? İ nsanlara onlarla ilgili neler düşündüğüzü söylemekten kaçar mısınız siz de? R eelde olmadığınız kadar umursamaz mısınız sanalda ? S iz de trip atanlardan boğuluyor musunuz? D ağa küsen tavşandan haberiniz olmadığı oluyor mu , sizin de? P eki,birilerinin sizi anlamasını beklemektense, isteklerinizi açıkça söyleyenlerden misiniz? İ nsanlara karşı güven sorununuz yok mu mesela , güvendiğiniz d

Pabuç'u Oylayanlar !!

Var(dır) Böyle İnsanlar Eminim..

ANTİKACI   Genç adam, antika merakı sebebiyle Anadolu'nun en ücra köşelerini dolaşıyor ve gözüne kestirdiği malları yok pahasına satın alarak yolunu buluyordu. Kış kıyamet demeden sürdürdüğü seyahatler sırasında başına gelmeyen kalmamış gibiydi. Fakat, bu seferki hepsinden farklı görünüyordu. Yolları kapatan kar yüzünden arabasını terk etmiş ve yoğun tipi altında donmak üzereyken, bir ihtiyar tarafından bulunup onun kulübesine davet edilmişti. Yaşlı adam, antikacının yürümesine yardım ederken:  -Günlerdir hasta olduğumdan, odun kesmek için ilk defa dışarı çıktım, dedi. Meğer seni bulmak için iyileşmişim. Diz boyuna ulaşan karla boğuşup kulübeye geldiklerinde, antikacının beyaz göre göre donuklaşan gözleri fal taşı gibi açıldı. Odanın orta yerindeki kuzinenin etrafını saran üç-dört iskemle, onun şimdiye kadar gördüğü en güzel antikalar olmalıydı. Saatlerdir kar içinde kalan vücudu bir anda ısınmış, buzları bir türlü çözülmeyen patlıcan moru suratını ateşler kaplamışt

Diyor..!!

Olgun insan güzel söz söyleyen değil, söylediğini yapan ve yapabileceğini söyleyen adamdır. (Confucius)

Seni Anlıyorum !! Yalannn...

  E.Şafak'ın AŞK kitabında cüzzamlı bi dilenci Mevlana'yı dinlemeye geliyordu camiye...Sohbet esnasında ''Mevlana yokluk görmemiş  sıkıntı görmemiş  bir insan , benim gibi cüzzamlı bir dilencinin ne hissettiğini nasıl anlar ...'' diye düşünüp camiden çıkmıştı. Ki yorum yaptığı kişi MEVLAna gibi bir zattı...   Bu satırları okurken ilk aklıma gelen ..''.İnsanlar rahat içindeyken ne kadarda da rahat ahkam kesebiliyor...'' oldu.Açlık çekmemiş birinin aç insanı anlaması ne derece doğru olabilir ki..Ramazanda ''aç insanları anlıyoruz '' diyoruz ya , ben buna inanmıyorum...Oruç'un bir güzelliği de budur ''açın halinden anlamamız ..'' Ama şunu da düşünmeden edemiyorum ,akşam yemeğinde neler yiyeceğinin listesi sabahtan aklında oluşmaya başlayan biri nasıl olur da yarın yiyeceği ekmeği olmayan birini anlayabilir...?? Bilmem, belki karnı tokken ya da akşama karnının en nefis yemeklerle doyacağını bilen biri o aç insanın