Olabildiğince yüksek bir falez,
Ve üzerinde uçuruma en yakın yerinde bir taştan ev.Evet biliyorum soğuk olur kışları ama odun sorunu yaşamıyorsun!!! Dalgaların o hırçın sesini dinliyorsun Sezen şarkıları yerine...Gerçi sen hiç Sezen dinlemezsin ki, Kazım Koyuncu gibi duygu dolu bir ses varken, neyse....Güneşin batışını ve doğuşunu izlemek için hiç bir manin ve mazeretin de yok artık.Meşguliyetin çok fazla olmadığı için heyecanla bekliyorsun o iki anı.Sana kendi doğumunun anlamını ve gideceğin gerçeğini hatırlatıyorlar çünkü.Yavaş yavaş, gitsem mi kalsam mı ikilemindeymiş gibi...
Koca bir gün doyasıya tefekkür ve doyasıya yaşamı içine geçme şansına sahipsin.Can sıkıntısı bile yok düşüncelerdeyken.Of hele bir de o yüzüne vuran rüzgar eşliğinde dalgaların melodisi yok mu ! Düşüncelerini bölen bir sıkıntı da yok sınırsız düşün ,seni kınayan birileri yok ,yanlışlarını bulup düzeltme merakıyla bakınanlar da yok.Yalnız sen ve SENİ var eden varsın; hiç olmadığın kadar rahatsın.Okuyorsun her bir şeyi okuyabildiğin kadar ve anlıyorsun aklının el verdiği kadar...Gülüyorsun yaşamı gerçekten hissedebildiğin için....................................Kendi kendine tebessüm edebiliyorsun kimse bakıyor mu düşünmeden.Kendini tanıma adına adım atmıyor koşuyorsun çünkü biliyorsun ki bu yol seni çok daha güzel yerlere götürecek...
Hep istediğin o eve de sahipsin ,tüm mütevazi görüntüsüyle işte senin artık.Her kösesine kendinden bir şeyler katabilirsin yaşanmışlıklarınla süsleyebilirsin onu.Bakışların, her köşesinde döktüğün gözyaşların en güzel süslerin olsun senden ona hediye...Özüne dönmende senin dalgaların sesinden sonra ikinci şahidin olsun taştan evin.Her şeyin fazlasından seni koruyan koruman gibi..soğuk da sıcakta sana zarar vermeye başlarsa kaçıp da sığınacağın dostun olsun işte o hep hayalini kurduğun evin...Sen kendini bulmak için çıktığın yolculukta ciltlenecek kitap gibi düşüncelerini düzene koymak için istemiyor muydun o evi.Senin mağaran da burası olsun istemiyor muydun al işte en mütevazisinden sahip oldun, hayalini süslediğin sığınağını...
Uçurumun başında sandalyene oturup en sessizinden dalmak istemiyor muydun okyanusun uçsuz bucaksız görüntüsüne.İşte dal dalabildiğin kadar, istersen çıkmalarını erteleyerekten...Arada dalgaların gürültülü vuruşlarından irkil ama bundan bile mutlu ol..Çünkü yeşil ve mavi aşkını aynı anda görebilmenin heyecanıyla şikayet edecek bir şey bulama bile..Rüzgarın yüzüne vurarak seni çağırmasına dalgaların melodisine de kat ve dal dalabildiğin kadar iç dünyanın dipsiz okyanuslarına...
İşte hayalindeki mekan, işte hayalindeki ev ,işte en çok hoşlandığın melodi ...Çek çekebildiğin kadar içine, tefekkürün engin huzurunu...
Ve üzerinde uçuruma en yakın yerinde bir taştan ev.Evet biliyorum soğuk olur kışları ama odun sorunu yaşamıyorsun!!! Dalgaların o hırçın sesini dinliyorsun Sezen şarkıları yerine...Gerçi sen hiç Sezen dinlemezsin ki, Kazım Koyuncu gibi duygu dolu bir ses varken, neyse....Güneşin batışını ve doğuşunu izlemek için hiç bir manin ve mazeretin de yok artık.Meşguliyetin çok fazla olmadığı için heyecanla bekliyorsun o iki anı.Sana kendi doğumunun anlamını ve gideceğin gerçeğini hatırlatıyorlar çünkü.Yavaş yavaş, gitsem mi kalsam mı ikilemindeymiş gibi...
Koca bir gün doyasıya tefekkür ve doyasıya yaşamı içine geçme şansına sahipsin.Can sıkıntısı bile yok düşüncelerdeyken.Of hele bir de o yüzüne vuran rüzgar eşliğinde dalgaların melodisi yok mu ! Düşüncelerini bölen bir sıkıntı da yok sınırsız düşün ,seni kınayan birileri yok ,yanlışlarını bulup düzeltme merakıyla bakınanlar da yok.Yalnız sen ve SENİ var eden varsın; hiç olmadığın kadar rahatsın.Okuyorsun her bir şeyi okuyabildiğin kadar ve anlıyorsun aklının el verdiği kadar...Gülüyorsun yaşamı gerçekten hissedebildiğin için....................................Kendi kendine tebessüm edebiliyorsun kimse bakıyor mu düşünmeden.Kendini tanıma adına adım atmıyor koşuyorsun çünkü biliyorsun ki bu yol seni çok daha güzel yerlere götürecek...
Hep istediğin o eve de sahipsin ,tüm mütevazi görüntüsüyle işte senin artık.Her kösesine kendinden bir şeyler katabilirsin yaşanmışlıklarınla süsleyebilirsin onu.Bakışların, her köşesinde döktüğün gözyaşların en güzel süslerin olsun senden ona hediye...Özüne dönmende senin dalgaların sesinden sonra ikinci şahidin olsun taştan evin.Her şeyin fazlasından seni koruyan koruman gibi..soğuk da sıcakta sana zarar vermeye başlarsa kaçıp da sığınacağın dostun olsun işte o hep hayalini kurduğun evin...Sen kendini bulmak için çıktığın yolculukta ciltlenecek kitap gibi düşüncelerini düzene koymak için istemiyor muydun o evi.Senin mağaran da burası olsun istemiyor muydun al işte en mütevazisinden sahip oldun, hayalini süslediğin sığınağını...
Uçurumun başında sandalyene oturup en sessizinden dalmak istemiyor muydun okyanusun uçsuz bucaksız görüntüsüne.İşte dal dalabildiğin kadar, istersen çıkmalarını erteleyerekten...Arada dalgaların gürültülü vuruşlarından irkil ama bundan bile mutlu ol..Çünkü yeşil ve mavi aşkını aynı anda görebilmenin heyecanıyla şikayet edecek bir şey bulama bile..Rüzgarın yüzüne vurarak seni çağırmasına dalgaların melodisine de kat ve dal dalabildiğin kadar iç dünyanın dipsiz okyanuslarına...
İşte hayalindeki mekan, işte hayalindeki ev ,işte en çok hoşlandığın melodi ...Çek çekebildiğin kadar içine, tefekkürün engin huzurunu...
Yorumlar
Teşekkürler beğeniniz ve yorumunuz için...
Böyle bir yerde yaşayamasam da son nefesimi böyle bir yerde vermek isterim :)