Ana içeriğe atla

Hesaplaşma!

 Neden herşeyden uzaklaşmak istemeniz bunalım takılmanız olarak algılanır ki! Hayatın içinde başınızda sıkıntı olsa da olmasa da bazen uzaklaşmak istersiniz her şeyden..Keşke dervişler gibi alıp başınızı doğayla başbaşa kalsanız..İçinde bulunduğunuz hayatın içinden bir süre sıyrılsanız..Kendinizle başbaşa kalsanız kendinizi dinleseniz..Öz eleştirinizi daha sakin kafayla yapsanız..Hatalarınızı ,eksikliklerinizi gözden geçirseniz..Düzeltmeniz gerekenleri kafanızda listeleseniz çözümler üretseniz..Fena mı olur du? Bunları kaçmadan da yapabilirsiniz diyenler vardır ama ben katılmıyorum buna..Olmuyor hayatın karmaşasında bunu gerçek anlamda yapamıyorsunuz.

 Öyle anlar oluyor ki kim olduğunuzu aslınızı unutuyorsunuz..Asıl siz ve hareket eden siz farklı oluyor sanki..Hızlı düşünüyorsunuz ve doğru kararlar verdiğinizi düşünüyorsunuz ama bu sadece hızlı düşünmekle kalıyor..Doğru diye düşündüğünüz yanlış kararların içinde buluyorsunuz kendinizi...''Ama ben böyle olsun istemiyordum!'' demişizdir hepimiz.. Çoğu zaman içimizdeki sesden çok nefsimizin sesine kulak verip devam  etmişizdir yaşantımıza..Bence bunların hepsi kişinin kendiyle başbaşa kalamamasından kaynaklanıyor..Ruhunuzla bedeninizin beklentileri arasında hızlı gelgitler...Karışık gibi görünen ama çözümü mümkün sıkıntılar..

 Doğadan uzaklaşıp günün her anını meşgul geçirmeye başlayan insanların bu tür sıkıntılarla karşılaşması doğal sanırım..En son ne zaman yıldızları izledim, en son ne zaman kendim oldum (hepimiz ben kendimim diyoruz ama bence bu da koca bir yalan) hatırlamıyorum...Kendim olduğumu sandığım zaman bile ''İçimdeki ses susmalısın tebessüm et ve bekle''dediği halde konuşur buluyorum kendimi..Bu nasıl kendim olmak işte bunu bilmiyorum..Bir yığın kızıdığım şey oluyor hayatın içinde hatta şahsımı ilgilendirmediği halde kızdığım..Ama içimdeki ses ''Herşeyi gören Rabbin var bekle''dediği halde hala şikayet dolu konuşma yaparken buluyorum kendimi.. Kendim olmak mı! Bunun da yeni bir tanımını yapmam lazım kendimce...

 Mükemmeli arayış insanın içinde olmalı ...Bu da her daim kendini aciz ve bilgisiz olarak görmekle mümkün..''Ne öğrendim'' den daha çok daha ''Neler öğrenebilirim''le başlıyor bu durumda..Her gün hiç değişik bir şey yaşamadığını söylese bile gelişiyor insan, düşündüğü sürece devam edecek bu durum...Her yeni gün kendimiz yaşamış olmasak bile yaşanmışlıklardan dersler çıkarırız ,yeni şeyler duyup hayret eder şükrederiz,seviniriz ,üzülürüz ruhumuzu bir şekilde doldururuz..Olumlu ya da olumsuz bir çok şeyle doldururuz beynimizi kalbimizi..İşte bunların hesabını yapabilmek için ;neydik ne olduk,ne olmalıyız, nasıl olmalıyız, doğrularımız yanlışlarımız hepsinin hesabı için kendimizle başbaşa kalmamız lazım diye düşünüyorum..Nereden geldim,Nasıl yaşıyorum,Nereye gidecem sorularına cevaplarımız varsa bunları dinlemeliyiz kalbimizden gelen sesden..Bunun için de uzaklaşmak iyi gelebilir !!! 

 Bir anlık olmamalı bu hesaplaşma..Uzunca tefekküre dayalı içe dönüş...!! Ne güzel olur..

 







Yorumlar

Profösör dedi ki…
Sevgili Pabuç; insanın yeri insanın yanıdır. Sıkıntıya düştüğümüz zaman dostlarımızla istişare ederiz. Sıkıntılarımızı gideririz. Yılda bir kez itukafa girsek nasıl olur?

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mektubum Var!

   Yine  yıllar  öncesine  geri   dönüp bi anımı yazacam annemin de  bu yazımı okuyacağını bile bile:) Hoş belki de bunca zaman sonra annem bile unutmuştur  bu olayı ,onun için ona da bi hatırlatma olur:))    Lise yıllarıyla ilgili bir yazım vardı hatırlayanlar olur aranızda işte yine aynı dönem içirisinde ben böyle aklım bir karış havada evden okula ,okuldan eve gidip gelirken gözüm bişey görmezken evdeki aile cemaatinden kopup aklımı fikrimi bir  kişiye odaklamışken farkedememişim hal ve hareketlerimdeki (sanırsam olumsuz) değişiklikleri...Odamdan çıkmamalar ,gizli telefonlar , herşeyin ben bilirim havaları ve beni sevenlere karşı ukala davranışlar almış başını gitmiş (hala hatırlamıyorum o derece kendimde olmama hali yani:)  her zaman derim aşk başa gelince akıl yıllık izne çıkar bu doğaldır:P) Benimle iletişim kurmaya çalışan anneme artık nasıl davrandıysam kadıncağızın demekki canına tak etmiş ki  sitem edeceğine ve didişeceğine  bana 4 sayfalık mektup yazmış ve defterimin için

Bir Bakar mısınız?

Bu bir kamuoyu yoklamasıdır ;) Blog yazılarını ara sıra ya da sürekli okuyan kaç kişi olduğunu merak ediyorum.Tamam farkındayım çok meraklıyım ama her şeyin temelinde merak yok mudur ;) Yazma konusunda kabiliyetli değilim malum ama bu yazmayı sevmememi gerektirmez dimi yani ;) Seviyorum yazmayı,okumayı uf bir de konuşmayı :) Neyse konu kim vurduya gitmesin lütfen sayfamı tıklayan herkes cevaplasın sorumu.Blog yazılarımı okuyor musunuz, okumuyorsanız blogumu neden açıyorsunuz kaardeşim? :)) 500'e yakın blogu izlemeye almışım bir o kadarı da benim blogumu izliyor görünüyor.Kaç kişinin gerçekten yazılarımı takip ettiğini merak ediyorum. . Yorum yazmadan geçmeyiniz kırılırım bilesiniz ;)

Gereksiz Bilgi ;) Bakalım Kim Ne Burcu !!!

  Tamam ya ne kızıyorsunuz bu kadar meraklıyım diye ;) Dünkü postla bi tezat oluşturmuş olabilir bu post ama merak işte..Yazacak konum kalmadığı için değil :) Sakın aklınıza öyle bişey gelmesin...Ben, herkes kendi özelliklerini (birileri uydurup yazmış) öğrensin diye böyle bişey yaptım..!! ;) Okuyun bakalım ''Aynı ben, aynı ben !'' diyecek misiniz ? :) ASLAN ERKEK:   Yufka yüreklidirler. O canı pahasına bile dişisini korur. Karizmatiktir. Kelimenin tam anlamıyla ''dişi''lerden hoşlanırlar. Aslanlar evlerine, ailelerine çok bağlı tiplerdir fakat bir gözleri de hep dışarıdadır. Eşlerinin çalışmayıp evde oturmasını isterler. Onlar sanki baba olmak için yaratılmışlardır ASLAN KADIN: Her zaman bakımlı, zarif, dikkatlidirler. Çok pratik, işlevsel bir zekaya sahiptirler. Gece hayatını severler. Yaşam zevkleri pahalı olur. Kendisine olan güveni son derece gelişmiştir. Özgürlüklerine düşkündürler. Erken çocuk sahibi olmaya pek yanaşmazlar. YENGEÇ ERKEK