Çok düşünmek yoruyor insanı ama çok da ışık oluyor yaşadığımız olaylara.Belki okuduğunu /gördüğünü ilk etapta anlayamıyorsun ama bir kaç kere okuduğunda ve üzerinde her seferinde daha uzun tefekkür ettiğinde daha da derinlemesine anlıyorsun ve daha farklı bakıyorsun HER ŞEYe.
Yaşamın içinde istemediğimiz şeylerle de karşılaşıyoruz.Hatta zamanı mekanı paylaşmaktan çok da haz etmediğimiz insanlarla bulunmak zorunda kalıyoruz.Çoğu zaman canınızı sıkacak insanlarla iletişim halinde olmak ZORUNda kalıyorsunuz hatta öyle anlar geliyor ki artık cevap vermek bile istemiyorsunuz o kişilere...Düşünüyorsunuz ''Ben neden bu kişiyle iletişim kuramadığım halde iletişim halinde olmak zorundayım?'' diye. Sabretmek burada araya girmeli görevlerden mi bunu ciddi anlamda merak ediyorum.Bazen sevdiğimiz insanlarla da aranızda bu tip saygısızlıklar olmuyor değil !....Allah'tan gelene sabretmek üzerimize vazife şüphesiz.Rabbim bizleri her konuda - en önemlisi en çok sevdiklerimizle/istediklerimizle/önemsediklerimizle- sınayabiliyor, çünkü imtihan dünyasındayız.Bunu biliyorum..Ama yaptıkları yanlışsa yine mi sessizce kalmalıyız karşılarında ?
Kişilere sabretmek konusunda hep sorular olmuştur aklımda.Dediğim gibi kişilere sabretmek zorunda mıyız ? Bu sorunun cevabını kesin bilen biri varsa lütfen yardımcı olsun bana.Her insan farklı yaratılmış,kişilikler,huylar ,beklentiler çoğu zaman doğrular,anlayışlar farklı olabilir bu bir gerçek.Kimse kimsenin istediği gibi olmak zorunda da değil kesinlikle! Ve hiç kimse kendi benliği için başkalarının hayatına(görüşüne ,yaşayışına ya da düşüncelerinin çoğuna) hükmetme hakkına da sahip değil...Birinin adına onu dinlemeden kendi kafanızdan hükümler vermek,kararlar almak bence dünyanın en büyük saygısızlıklarından biri!...Onun adına kararlar vermek ya da ona sormadan o hiç yokmuş gibi (fikirlerini almadan) kendi kafanıza/keyfinize göre hepinizi ilgilendiren konularda karar vermek BENCE kul hakkına giriyor!...(yanlışsam düzeltin lütfen)
Herkese -bir defaya özel- bir yaşam bahşetmiş Rabbimiz ve kimsenin başka insanın hayatı üzerinde hükümdarlık oynaması doğru değil.Kimse kimsenin sahibi değil; anne babalar bile evlatlarının sahibi değildir emaneti korumakla yükümlü kişilerdir!..Sevgiyle ,size emanet edilen o en büyük nimeti gözetip kollarsınız ,iyi bir insan olarak yaşamanın yollarını öğretirsiniz ama onun hayatına hükmetmezsiniz yaşama müdahale edemezsiniz çünkü o ayrı bir insandır/ferttir ve kendi düşünce dünyası da oluşmuştur...Sizin gibi düşünmeyebilir, sizin gibi giyinmeyebilir;daha zekidir,daha farklı bakar, daha farklı şeylerden zevk alır.Belli yaşa kadar sizin ona verdiğiniz şeyler zaten kişiliğinde yapı taşları olmuştur ama bir saatten sonra onun bu dünyaya gönderilmiş ayrı bir yaşam olduğunu kabul etmelisiniz...
Bu örnekleri çoğaltabilirsiniz;evlat, eş,ana-baba, akraba...Bir çok alanda baskılar var ve sizin yaşınız ilerlemiş olsa bile o baskıyı hissedersiniz (zaten hissetirilir de)...Bir insanın hayatı üzerinde baskı olmak ,o kişinin yaşamına YA DA düşüncelerine ,davranışlarına hükmetmeye kalkmak kul hakkı değil de ne ? Çok büyük bir saygısızlık, karşımızdaki insanı olduğu gibi kabullenmemek ve o kişiyi kendimize benzetmeye çalışmak ya da sizin istediğiniz gibi yaşaması için zorlamak.....Kendinize nasıl saygı bekliyorsanız karşınızdakilere karşı da öyle davranmalısınız, bu fakir öyle düşünüyor!......
Bir de şunu farkettim, insanlar kimin sesi az çıkıyorsa,kim kabullenmeye meyilliyse en çok o kişileri ezmeye çalışıyorlar.Güçlerini onlar üzerinde daha kolay gösterebildikleri için sanırım bu ! Zaten hükmetmeyi kabullenmeyenler de ''asi'' diye nitelendiriliyor.Ve bir gün siz sesinizi çıkardığınızda ,düşüncelerinizi ve hatta o kişilerle ilgili düşüncelerinizi söylemeye başladığınızda ''Saçmalama!'' , ''Neye sinirlendin ki sen?'' ,''Yine ne ye kızdın ?'' gibi tepkiler alıyorsunuz.Belki de arkanızdan terbiyesizlikle bile itham ediliyor olabilirsiniz..Çünkü siz sabretmek adı altında sesinizi çıkartmamıştınız belli süre ama baktınız karşıdaki insan hiç değişmiyor hep aynı saygısızlıkları yapmaya devam ediyor ve olan bir tek sizin yaşamınızdan hızla giden kendi dünyanız oluyor..İşte o zaman ''yeter ulennnn!'' deyip kendinizi ifade etmeye başlıyorsunuz ve işte o zaman tepkileriniz karşısında şaşkınlık yaşıyorlar...Tabi onlar da haklı (!) onların saygısızlıklarına sessiz kalmakla hatanın büyüğü sizde olduğu halde bunu bu şekilde uzun süre devam ettirmiştiniz!......
Kul hakkının en büyüğü bence başkalarının hayatlarına hükmetmeye çalışmak ..Yanlışsam lütfen beni düzeltin ben de doğruyu öğreneyim lütfen........................................
Yaşamın içinde istemediğimiz şeylerle de karşılaşıyoruz.Hatta zamanı mekanı paylaşmaktan çok da haz etmediğimiz insanlarla bulunmak zorunda kalıyoruz.Çoğu zaman canınızı sıkacak insanlarla iletişim halinde olmak ZORUNda kalıyorsunuz hatta öyle anlar geliyor ki artık cevap vermek bile istemiyorsunuz o kişilere...Düşünüyorsunuz ''Ben neden bu kişiyle iletişim kuramadığım halde iletişim halinde olmak zorundayım?'' diye. Sabretmek burada araya girmeli görevlerden mi bunu ciddi anlamda merak ediyorum.Bazen sevdiğimiz insanlarla da aranızda bu tip saygısızlıklar olmuyor değil !....Allah'tan gelene sabretmek üzerimize vazife şüphesiz.Rabbim bizleri her konuda - en önemlisi en çok sevdiklerimizle/istediklerimizle/önemsediklerimizle- sınayabiliyor, çünkü imtihan dünyasındayız.Bunu biliyorum..Ama yaptıkları yanlışsa yine mi sessizce kalmalıyız karşılarında ?
Kişilere sabretmek konusunda hep sorular olmuştur aklımda.Dediğim gibi kişilere sabretmek zorunda mıyız ? Bu sorunun cevabını kesin bilen biri varsa lütfen yardımcı olsun bana.Her insan farklı yaratılmış,kişilikler,huylar ,beklentiler çoğu zaman doğrular,anlayışlar farklı olabilir bu bir gerçek.Kimse kimsenin istediği gibi olmak zorunda da değil kesinlikle! Ve hiç kimse kendi benliği için başkalarının hayatına(görüşüne ,yaşayışına ya da düşüncelerinin çoğuna) hükmetme hakkına da sahip değil...Birinin adına onu dinlemeden kendi kafanızdan hükümler vermek,kararlar almak bence dünyanın en büyük saygısızlıklarından biri!...Onun adına kararlar vermek ya da ona sormadan o hiç yokmuş gibi (fikirlerini almadan) kendi kafanıza/keyfinize göre hepinizi ilgilendiren konularda karar vermek BENCE kul hakkına giriyor!...(yanlışsam düzeltin lütfen)
Herkese -bir defaya özel- bir yaşam bahşetmiş Rabbimiz ve kimsenin başka insanın hayatı üzerinde hükümdarlık oynaması doğru değil.Kimse kimsenin sahibi değil; anne babalar bile evlatlarının sahibi değildir emaneti korumakla yükümlü kişilerdir!..Sevgiyle ,size emanet edilen o en büyük nimeti gözetip kollarsınız ,iyi bir insan olarak yaşamanın yollarını öğretirsiniz ama onun hayatına hükmetmezsiniz yaşama müdahale edemezsiniz çünkü o ayrı bir insandır/ferttir ve kendi düşünce dünyası da oluşmuştur...Sizin gibi düşünmeyebilir, sizin gibi giyinmeyebilir;daha zekidir,daha farklı bakar, daha farklı şeylerden zevk alır.Belli yaşa kadar sizin ona verdiğiniz şeyler zaten kişiliğinde yapı taşları olmuştur ama bir saatten sonra onun bu dünyaya gönderilmiş ayrı bir yaşam olduğunu kabul etmelisiniz...
Bu örnekleri çoğaltabilirsiniz;evlat, eş,ana-baba, akraba...Bir çok alanda baskılar var ve sizin yaşınız ilerlemiş olsa bile o baskıyı hissedersiniz (zaten hissetirilir de)...Bir insanın hayatı üzerinde baskı olmak ,o kişinin yaşamına YA DA düşüncelerine ,davranışlarına hükmetmeye kalkmak kul hakkı değil de ne ? Çok büyük bir saygısızlık, karşımızdaki insanı olduğu gibi kabullenmemek ve o kişiyi kendimize benzetmeye çalışmak ya da sizin istediğiniz gibi yaşaması için zorlamak.....Kendinize nasıl saygı bekliyorsanız karşınızdakilere karşı da öyle davranmalısınız, bu fakir öyle düşünüyor!......
Bir de şunu farkettim, insanlar kimin sesi az çıkıyorsa,kim kabullenmeye meyilliyse en çok o kişileri ezmeye çalışıyorlar.Güçlerini onlar üzerinde daha kolay gösterebildikleri için sanırım bu ! Zaten hükmetmeyi kabullenmeyenler de ''asi'' diye nitelendiriliyor.Ve bir gün siz sesinizi çıkardığınızda ,düşüncelerinizi ve hatta o kişilerle ilgili düşüncelerinizi söylemeye başladığınızda ''Saçmalama!'' , ''Neye sinirlendin ki sen?'' ,''Yine ne ye kızdın ?'' gibi tepkiler alıyorsunuz.Belki de arkanızdan terbiyesizlikle bile itham ediliyor olabilirsiniz..Çünkü siz sabretmek adı altında sesinizi çıkartmamıştınız belli süre ama baktınız karşıdaki insan hiç değişmiyor hep aynı saygısızlıkları yapmaya devam ediyor ve olan bir tek sizin yaşamınızdan hızla giden kendi dünyanız oluyor..İşte o zaman ''yeter ulennnn!'' deyip kendinizi ifade etmeye başlıyorsunuz ve işte o zaman tepkileriniz karşısında şaşkınlık yaşıyorlar...Tabi onlar da haklı (!) onların saygısızlıklarına sessiz kalmakla hatanın büyüğü sizde olduğu halde bunu bu şekilde uzun süre devam ettirmiştiniz!......
Kul hakkının en büyüğü bence başkalarının hayatlarına hükmetmeye çalışmak ..Yanlışsam lütfen beni düzeltin ben de doğruyu öğreneyim lütfen........................................
Yorumlar
Şu cümleni bir kaç kez tekrarladım içimden.
Onların saygısızlıklarına sessiz kalmakta hatanın büyüğünü biz yapıyoruz !
Selam ve Dua ile,
Dua ile..