Ana içeriğe atla

Farklı Bloglardan Alıntı Yazılar 1 /nutukcu.blogspot.com -1-

Severek takip ettiğim bloglardan yazılar alıp yayımlayacağımı söylemiştim sizlere.
Onlardan ilki Volkan DENİZ 'in (nam-ı diğer nutukçu)  blogu  http://nutukcu.blogspot.com Çok güzel yazıları var ve dikkat çekici konular da seçiyor kendisi.İlgiyle ve severek takip ediyoruz yazılarını.Ufaktan bir gıcıklık yapasım geldi ve Volkan DENİZ'in en çok güldüğüm yazılarından ikisini paylaştım sizlerle . Bu yazılar  bence onu (yani sayın nutukçuyu) en iyi anlatan yazılardan ikisi.
Onun insani yönünü ve esprili yanını ve samimiyetini görüyoruz/okuyoruz bu yazılarda.Gerçi siz bakmayın benim en çok güldüğüm yazılarını paylaşmış olmama(ben sadece bloguna nadiren yazı girdiği için gıcıklık yapmak adına böyle bir şey yaptım ve sadece güldüğüm yazılarını paylaştım) Nutukçu'nun çok daha ciddi konularda yazdığı yazıları var onlara da bir göz atın blogundayken.Okuyun siz de bana hak vereceksiniz güzel bir blog olduğunu konusunda.
Lütfen yazıların devamını  http://nutukcu.blogspot.com blogunda okuyup yorumları oraya bırakınız..Yazılar uzun diye atlaya atlaya okumayın ,hatta ''ne uzun yazıymış''diye baştan pes etmeyin pişman olursunuz okuyun illa ki okuyun çok güzel çünkü her iki yazıda :)
İyi okumalar dostlar ...


Trafik dediğin nedir ki..

İstanbul'da yaşıyorsunuz ve Tuzla'dan Beylikdüzü'ne bir akrabanızı ziyarete gideceksiniz. Sabah 08'de yola koyuluyorsunuz arabanızla. Daha Pendik'te vazgeçsem mi diye düşünmeye başlıyorsunuz çünkü 1 saat geçmiştir bile. Oysa yolculuğa başlarken içinizde heyecan vardır uzun zamandır görmediğiniz insanları göreceksiniz. 
Küçükyalı'ya geldiniz en sol şeritte duruyorsunuz, merakla ön tarafları görmek istiyorsunuz, kazamı oldu neden duruyoruz diye. Ama bir sonuç alamıyorsunuz, trafik zaten ara ara akıyor. 
Saat 10 boğaz köprüsü ayrımına ancak ulaştınız ama orada trafik akmıyor bile. Etrafınıza bakıyorsunuz herkes bir uyum içerisinde. Direksiyonu ısıracak gibi oluyorsunuz çıkıp yürüsemmi diye düşünüyorsunuz. Trafik hafiften hareketleniyor bu sefer herkes şerit değiştirmek derdinde kendi yolunuzda bile gidemiyorsunuz. Küfür etmeyen bir adamsanız bile ağzınızdan dökülüyor en kallavisi, sinirleniyorsunuz ama nafile dönmek istesenizde dönemezsiniz artık. Saat 11.00 hala köprüye ulaşamamışsınız.  Kağıt helvadan salatalığa kadar çeşit çeşit ürün satanlar arabaların etrafında dolaşıyor. 
Köprü görünüyor uzaktan ama ulaşmak ne kadar alır kesitiremiyorsunuz, benzin durumuna bakıyorsunuz çeyrek depo kalmış idare eder diye düşünüp beklemeye devam ediyorsunuz. Arkadan bir ambulans yol istiyor uğraşıyorsunuz yolu açalım diye ufak manevralarla açıyorsunuz yolu, çakallık yapıp ambulansın arkasından gideyim diye düşünürken sizin gibi düşünen yüzlerce araç üstünüze çıkarcasına geçiyor etrafınızdan, o çabanızda size ancak 20 mt. kazandırabiliyor ve tekrar sıkışıklığın ortasında bekliyorsunuz. 
Saat 12 olmuş köprüye yanaştınız sadece 100 mt var hadi diyorsunuz hadi, köprü üstünde akar bu trafik ve öylede oluyor, köprüden geçiyorsunuz bir çırpıda. Ohh diyorsunuz artık gideriz, ama Mecidiyeköy'de bitiyor sevinciniz ve tekrar nedeni belli olmayan bir duraklama. Haliç köprüsüne kadar dur kalk gidiyorsunuz yavaştan. Topkapı'ya geldim sayılır diyorsunuz ama Topkapı'ya geldiğinizde saat 14 olmuş bile. Geçiyorsunuz Topkapı kavşağından sevinerek ve birden arabanız teklemeye başlıyor, birkaç metre gittikten sonra da duruyor. Benzin bitti. hadi bakalım..Çekiyorsunuz arabanızı ittirerek emniyet şeridine, tabii bu arada trafiğin felç olmasına yaptığınız katkılardan dolayı aldığınız takdirleri!! arkanızdaki araç şoförlerinin sevimli! bakışlarından anlıyorsunuz. Bırakıyorsunuz arabayı çaresiz, dörtlüleri yakarak İstanbul keşmekeşinin ortasında bir başına. Öylesine yürümeye başlıyorsunuz benzin istasyonu bulurmuyum diye. Yürüyorsunuz, yürüyorsunuz, buluyorsunuz bir benzin istasyonu bu seferde istasyondakiler pet şişeye benzin veremeyiz diyorlar...

Bir hayat kurtardım sandım...

Bir şeyler yazasım var, aslında yok. Bir şeyler yapasım var heyecanım yok. Şarkı söyleyesim var sesim yok. Aşka düşesim var kadın yok. Film izleyesim var kararım yok. Sanırım benim bir halt yapacağım yok...

Diyerek yapılan bir girişten sonra anlatacaklarımı iyi dinleyin şimdi...

Böyle bir günümde attım kendimi sokaklara. Boştum, sıkılmıştım anlamsız çıktım.. Deniz kenarında bir banka oturup denizi seyrederek konuşan adamlar gibi bir şeyler yapıp kendime geleyim diye düşünmüştüm.

Denizi ve bankı bulmak çok zor olmadı. Oturdum denize bakıyorum. Baktım, baktım, baktım da baktım.. Baktım olmuyor yer değiştirdim. Kayalıklara oturdum. Hatta, taş bile sektirdim. Ayaklarımı suya sokmayı düşündüm ama üşendim.

O havayı bulma çabamdan vazgeçmeye niyetli değilim. Hani rüzgar eser, pardesüsü uçuşur, çok cool bir şekilde denize, batmakta olan güneşe bakan adam var ya. İşte öyle bir havaya girmek, sonra içimdeki sıkıntıları orada bırakıp süper bir fikirle evime dönmek bütün çabam. Ama olmuyor arkadaş..

Sonra birden... Otuzlarında bir kadın geldi yanıma. Yanıma derken çok da yakınıma değil, az öteme. Üstünde uzun bir elbise koluna asılmış valiz türü bir çanta ile dikildi biraz ötemde denizi seyretmeye başladı. Bıraktım kendi derdimi onu izlemeye başladım. Etraf yok oldu sadece o kadın ve ben vardım. Biraz daha yanaştı denize. Kıyıdaki kayalıklara oturdu, bir sigara çıkardı. Sigarası ağzında çantasını kurcaladı, sanırım çakmak arıyordu bulamadı ve etrafına bakınırken beni gördü. Eliyle çakmak yakma işareti yaptı. İşte o an sigarayı bırakmış olmaktan pişmanlık duydum. Elimle bir dakika işareti yaptım. Ateş bulabileceğim kişilerden ateş almak için koşturdum. Baktım olacak gibi değil küçük büfeden bir kibrit aldım kadının yanına gittim ama o yakmıştı sigarasını. Gene de kibriti uzattım.  "Nasıl olsa birazdan bir tane daha içersiniz" dedim. Biliyorum çok salakça bir girişti. Kadın ifadesiz bakıp kafasını çevirdi. Sigarasını içmeye devam etti

Hemen çaprazdaki bankta yerimi aldım. Neden bilmiyorum kadın bir sebepten etkilemişti beni. İkinci sigarayı da çıkardı ve ilk sigarası ile yaktı. İfadesiz bakışın sebebini anlamış oldum. Artık gitmeliyim anlaşılan havaya giremeyeceğim derken. Benden önce kadın kalktı ama denize doğru yürümeye başladı. Yürürken önce ayakkabılarını çıkardı sonra elbisesini... Öylece yürüyerek denize girdi. Boy seviyesine gelene kadar da yürüdü. Merak artık diz boyu olmuştu yanaştım kıyıya doğru. Biraz uzaklaşmıştı ve çırpınmaya başladı.+


To be continued ...

Yorumlar

Unknown dedi ki…
Bu yazıları sevgili Volkan'ın yazdığı zamanları hatırladım ve yüzümde bir gülümseme belirdi. Buradan bir kez daha söyleyeyim. Çok şanslıyım, Volkan her zaman her yerde bulunamayacak cinsten bir arkadaştır. :) Candır.

Volkan böyle dedik diye sen yine de çok havalara girme! :) Dostunu yüzüne karşı övme derler ama burada muhatabım diğer okurlar. :)
cem dedi ki…
bugün çok mühim bir şey olmuş, ben doğmuşum :)
kahvetelvesi dedi ki…
Volkan Deniz'i zaten takip ediyorum ama bu yazılarını okumamıştım..ben de güldüm epeyce :) Ama kahramanlık hevesinin akim kalmasına üzüldüm :))
Pabuc dedi ki…
@Osman Raif,
sizin kadar iyi tanımıyoruz(!) kendisini ama biz de iyi biri olduğunu düşünüyoruz,özel biri olduğu kesin :)

@cem,
oy oyy doğum günün kutlu olsun ..Ben bunu nasıl dikkate almadım yaaa bir doğum günü yazısı girerdim :/ Neyse ben bunu telafi edecem en kısa zamanda (blog tanıtımlarımda sen de varsın orada affetiririm kendimi) :)

@kahve telvesi,
ya ben çok gülmüştüm her iki yazıya da ,gözünde canlandırınca tam fıkralık durum :)
cem dedi ki…
ben bi müddet blog yazmıyorum artık malum, tanıtma sen boşver :))

çok teşekkürler, kutladın ya işte yeter :)
Pabuc dedi ki…
@cem,
tanıtmak değil daha çok severek takip ettiğim blogları herkes okusun bu..gerçi ikisi de aynı kapıya çıkıyor değil mi :)

İyi de ben yayımlayacağım yazını bile seçtim şimdi vazgeçemem üzgünüm..

Güzel,gönlüne göre olsun bu yaşın...
cem dedi ki…
o zaman tanıt, benim de reklamım olsun neticede :)
kahvetelvesi dedi ki…
Cem yeter bu kadar ara aaa kzıyorum ama bak.. tersim de yüzüm de pistir benim :)
Pabuc dedi ki…
hahah arkadaşlar ne iş? Kavga varsa söyleyin de çekirdekleri alalım yanımıza ;)))
kahvetelvesi dedi ki…
Yok be Pabuç, Cem ses çıkarmadığına göre, bana hak verdi..:)
N.Narda dedi ki…
Volkanın bu yazısını okumamıştım, iyi oldu, oraya da yazdım :)

Yahu, ben de ara sıra deniz kıyısına gidiyorum, melankolik takılıyorum ama "Neniz var küçükhanım,solgun görünüyorsunuz?" diyen biriyle karşılaşmadım henüz. Aceba suya girip çırpınma numarası filan mı yapsam :ppp
Pabuc dedi ki…
@N.Narda,
bence kendini riske atma bu devirde çok fazla yardım sever kişi kalmadı :)
Volkan DENİZ dedi ki…
Aslında ne diyeceğimi bilmiyorum. Ne güzel bir paylaşım. Çok teşekkür ederim. Beni gururlandırdınız... Yok olmadı biliyorum :)

Bloglarda yazmaya başlayınca sadece yaşadıklarımı içimden gelenleri yaza öylesine takılırım sanıyordum. Ama geçen zaman bana öğretti ki.. Yapılan her şey güzel insanlarla daha çok anlam kazanıyor ve güzelliğini hissettirebiliyor.

Öncelikle şunu da belirtmek istiyorum ki. Denize atlayıp kıyıya çıkardığım kadını bir daha görmedim. Zaten oralara da pek gidemedim. Ama trafikteki benzer olayları defalarca yaşadım. İstanbul'u belkide sevmemin en büyük sebeplerinden biri kesinlikle sıkılma şansınız olmaması. Hiç bir şey yapamazsanız en azından kavga ediyorsunuz. Bunun neresi güzel demeyin. Monoton yaşamaktansa ara ara meseleyle boğuşmak hoş olabilir bazen...

Eline ağlık pabuç...
Sevgi ve saygılarımla...
Pabuc dedi ki…
@Volkan DENİZ,
Siz trafikteki kavgalarınızı (monotonluktan kurtaran halleri) yazmaya devam edin biz de okumaya devam edelim..He şimdi böyle dedim diye illa ki trafikte sıkışıklık olsun diye de beklemeyin emi :) Her konuda yazı yazın lütfen blogunuzda (mümkünse sık sık) anladınız siz imayı :)

Afiyet olsun mu ?;)

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mektubum Var!

   Yine  yıllar  öncesine  geri   dönüp bi anımı yazacam annemin de  bu yazımı okuyacağını bile bile:) Hoş belki de bunca zaman sonra annem bile unutmuştur  bu olayı ,onun için ona da bi hatırlatma olur:))    Lise yıllarıyla ilgili bir yazım vardı hatırlayanlar olur aranızda işte yine aynı dönem içirisinde ben böyle aklım bir karış havada evden okula ,okuldan eve gidip gelirken gözüm bişey görmezken evdeki aile cemaatinden kopup aklımı fikrimi bir  kişiye odaklamışken farkedememişim hal ve hareketlerimdeki (sanırsam olumsuz) değişiklikleri...Odamdan çıkmamalar ,gizli telefonlar , herşeyin ben bilirim havaları ve beni sevenlere karşı ukala davranışlar almış başını gitmiş (hala hatırlamıyorum o derece kendimde olmama hali yani:)  her zaman derim aşk başa gelince akıl yıllık izne çıkar bu doğaldır:P) Benimle iletişim kurmaya çalışan anneme artık nasıl davrandıysam kadıncağızın demekki canına tak etmiş ki  sitem edeceğine ve didişeceğine  bana 4 sayfalık mektup yazmış ve defterimin için

Bir Bakar mısınız?

Bu bir kamuoyu yoklamasıdır ;) Blog yazılarını ara sıra ya da sürekli okuyan kaç kişi olduğunu merak ediyorum.Tamam farkındayım çok meraklıyım ama her şeyin temelinde merak yok mudur ;) Yazma konusunda kabiliyetli değilim malum ama bu yazmayı sevmememi gerektirmez dimi yani ;) Seviyorum yazmayı,okumayı uf bir de konuşmayı :) Neyse konu kim vurduya gitmesin lütfen sayfamı tıklayan herkes cevaplasın sorumu.Blog yazılarımı okuyor musunuz, okumuyorsanız blogumu neden açıyorsunuz kaardeşim? :)) 500'e yakın blogu izlemeye almışım bir o kadarı da benim blogumu izliyor görünüyor.Kaç kişinin gerçekten yazılarımı takip ettiğini merak ediyorum. . Yorum yazmadan geçmeyiniz kırılırım bilesiniz ;)

Gereksiz Bilgi ;) Bakalım Kim Ne Burcu !!!

  Tamam ya ne kızıyorsunuz bu kadar meraklıyım diye ;) Dünkü postla bi tezat oluşturmuş olabilir bu post ama merak işte..Yazacak konum kalmadığı için değil :) Sakın aklınıza öyle bişey gelmesin...Ben, herkes kendi özelliklerini (birileri uydurup yazmış) öğrensin diye böyle bişey yaptım..!! ;) Okuyun bakalım ''Aynı ben, aynı ben !'' diyecek misiniz ? :) ASLAN ERKEK:   Yufka yüreklidirler. O canı pahasına bile dişisini korur. Karizmatiktir. Kelimenin tam anlamıyla ''dişi''lerden hoşlanırlar. Aslanlar evlerine, ailelerine çok bağlı tiplerdir fakat bir gözleri de hep dışarıdadır. Eşlerinin çalışmayıp evde oturmasını isterler. Onlar sanki baba olmak için yaratılmışlardır ASLAN KADIN: Her zaman bakımlı, zarif, dikkatlidirler. Çok pratik, işlevsel bir zekaya sahiptirler. Gece hayatını severler. Yaşam zevkleri pahalı olur. Kendisine olan güveni son derece gelişmiştir. Özgürlüklerine düşkündürler. Erken çocuk sahibi olmaya pek yanaşmazlar. YENGEÇ ERKEK