Ana içeriğe atla

Her Zaman Her Durumda DÜŞÜNMEK Lazım !

Bizim işimiz doğruları/güzellikleri görebilmemiz


 Not :Uzun bir yazı olduğu için sıkılacak olanlar okumadan geçebilir :)


   Kur'an okumayı sanırım 11 yaşlarında öğrendim (tahmini10-11 yaşları arası) Arapçasını okumaktan bahsediyorum.Türkçe meali ve Tefsirini de babam okurdu oradan hatırlıyorum ilk.Annem de belki okul okuyamamış(okutulmamış) ama  evde çokça kitap okuyan bir kadındı (sağ olsun) Ben çocukken Kur'an meali kolay bulunan bir şey değildi .Yani genelde büyük boy Kur'anların Arapçası ve Türkçesi bir arada olurdu.Genelde Arapçası okunur sonunda da dua edilirdi.Ortaokul ve Lise de surelerin Meallerini de okumaya başladık derslerden dolayı.Ve böylelikle Meal okumaya başladım.Sonra bir kitapçıdan Türkçe Meal bir Kur'an aldım ve sürekli çantamda taşıdım okula gidip gelirken yolda da okumaya başladım.Abdestsiz de tutulabileceğini söylemişti Hocalardan biri (kim olduğunu hatırlamıyorum) artık her an elimin altındaydı okumam gereken EN ÖNEMLi kitap ve istediğim an açıp okuyabiliyordum. Küçük olduğu için fark edilmiyordu da okuduğum . Her okuyuşumda farklı pencereler açılıyordu sanki görüşümde/bakışımda/yüreğimde...Herkes için de öyledir eminim.Her okuyuşta çok daha iyi anlamaya başlıyorsunuz çünkü.

   Kur'anı okumaya başladıktan sonra okuduğunuz diğer tüm kitaplardan ,dinlediğiniz ilim adamlarından yalnız doğruları almayı da öğreniyorsunuz.Sizleri bilmem ama benim insanlara güvenmeye ihtiyacım var.Ama bu zamanda din alimlerinin bile bir birleriyle çeliştiğini görmek/duymak bendeki güven duygusunu biraz sarsmaya başladı .Bir Hocayı dinliyorum ''Tamam bu Hoca çok doğru söylüyor gayet mantıklı da açıklıyor dini konuları'''diyorum.Sonra bir bakıyorum diğer (saygı duyulası)bir Hoca benim fikirlerini beğendiğim Hocaya alev püskürüyor.Yok öyle değil böyledir diye başlıyor atışmaları.Tv de olmasa internette gidip geliyor satışma cümleleri/yazıları.Neyi paylaşamıyorlar hiç anlamıyorum ve özellikle dini konuda insanların kafalarının bulandırılmasını ASLA anlamayacağım.Ve böyle şeyler yaptıkları için çok büyük vebal altında olduklarını düşünüyorum.Kur'an tefsiri konusunda tartışma olur mu Allah aşkına ? Oturup bir karara varsınlar doğruda karar kılsınlar öyle de açıklama yapsınlar bu çok mu zor ? Tv de taraftar toplamak,cemaatine kişi çekmek midir amaç yoksa ? Bunu düşünmek istemiyorum,tüylerim diken diken oluyor çünkü....

    Şimdiki Hocalar sevdiğim yanlarından biri; dinin aslında korkulacak ve zor kitaplar okunarak öğrenilecek bir şey olmadığını ve dinin yaşamın ta kendisi olduğunu daha net açıklıyorlar sağ olsunlar.Kim ne derse desin kim hangi alimi savunursa savunsun ya da yererse yersin...Ben bakışımı genişletecek konuşmaları dinlerim ve doğruları alırım içinden.Çünkü bilirim ki herkesin hataları olabilir ve kişilere odaklı olmak hataları görmemize engel olabilir. Bilgiye odaklı olmak lazım kişiye değil. Kur'an ve sünnete bağlı kaldıktan sonra (ki sünnetlerde/hadislerde ASLA Kur'an dışında şeyler değildir) hiç bir kişiye /kitaba bağlı kalmaya gerek yoktur.Bazen 1-2 saatlik dini sohbetin verdiği bilgiyi yarım saatlik doğa seyrinde de alabilirsiniz yeter ki doğru bakın/görün ve DÜŞÜNÜN.

   Dini sohbetlerden birinde Hoca dedi ki:''Allah benim ömrümden 10 yılı alıp Hocamıza verecek olsa verirdim ömrümün 10 yılını'' O an beynimden vurulmuşa döndüm ve diyecek söz bulamadım o kişiye.Ben bu sözü ''Anam babam sana feda olsun!''a benzetmiştim.İnsanlar en değer verdikleri şeyleri Peygamberimizin uğruna feda edebileceklerini ifade etmek için kullanıyorlardı bu sözü.Ve şimdi biri çıkıp ömrünün belli bölümünü Hocası için feda edebileceğini söylüyordu.Bilemiyorum belki iyi niyetli (!) söylenmiş tamamen iyi niyetli bir cümleydi o ama beni çok şaşırtmıştı.Hocasına bu derece bağlılık benim gibi sıradan bir Müslüman'a garip gelmiş olabilir ! 

   Ben onların sevgisini saygısını anlayamam ama bu derece sevgi insanın hataları da görmesine engel olabilir diye düşünüyorum! Sonra ilim adamlarının yanlışlarını da doğru görmeye başlarız ! Ve biri/birileri çıkıp da yanlışları söylediğinde de onları düşman belleriz kendimize/topluluğumuza! Bu konuya daha fazla girmek istemiyorum yanlış bir şey söylemek de istemiyorum.Ama benim için laf söylenemeyecek eleştirilemeyecek ;Kur'an ve Peygamberimiz vardır.Bunun dışında  beşerdir, beşer de şaşabileceğine göre hiç bir şey hiç bir kimseyi ölümüne  savunamayız.Buradan herkesi eleştiririm anlamı çıkmasın çünkü ben ilim sahibi herkesi kendimden üstün gören biriyimdir ama mükemmel/hatasız insan yoktur diyorum.Hata yapmak insanlar içindir ve hatasızlık sıfatı takılmamalı hiç kimseye!

   Tüm alimleri dinlerim ,bakışıma/görüşüme/yüreğime katkısı olacak tüm kitapları okurum ve içinden alabildiğim tüm bilgiyi alırım.Hatta bazen bir çocuğun bakışından, bir hayvanın yaşayışından bir denizin dalgalanmasından bile inanılmaz şeyler öğrenebilirsiniz.Hayatta yanlış kötü bir çok şey oluyor önemli olan içlerinden görmemiz gerekenleri görüp düşünmemiz ve yanlışlardan dersler çıkarıp güzelliklerden de feyz almamız.Dinini gerçekten yaşayan/yaşamaya çalışan herkesi seviyorum,,din ve insanlık adına  doğru/iyi adımlar atanları da seviyorum,görüşümü genişletecek yüreğimi ferahlatacak sözleri ve sahiplerini seviyorum ama sevgi demek her şeyi körü körüne kabul etmek değildir, sevmek demek objelerde ve kişilerde takılı kalmak değildir...

   Düşünün bir kere, hadislerin bile çoğunun uydurma hadis olduğu söyleniyor ,Peygamberimiz'in sözü diye binlerce söz uydurulmuş ve günümüze kadar gelmiş.İnsanlar her türlü bilgiyi kafalarına göre yazıp söyleyip insanları inandırabilirler! ..İşte bunlar beni çok korkutuyor.Çünkü din ile ilgili yanlış bilgiler bize çok şeyler kaybettirebilir..Kur'anı meal okuyarak anlayamazsınız diyenler de var ;hayır meal okuyun anlamak için diyen de...Sadece meal okumakla olmaz tefsir de okumalısınız diyenlerde var,o hocanın tefsirinde şu yanlışlar var diyerek kafalar karıştıranlar da..Allah yardımcımız olsun ,gerçekten Allah yardımcımız olsun...Herşeye rağmen okumak lazım,boş bakmamak baktığımızı gerçekten görmek lazım ve düşünmek lazım düşünmek lazım düşünmek lazım!...

Not2:Okuduğunuz için teşekkür ederim...Yorumlarınızı bekliyorum..Yanlışlarım da varsa da hatırlatırsanız sevinirim ...

Yorumlar

kahvetelvesi dedi ki…
Sevgili Pabuç, o kadar güzel özetlemişsin ki..Kesinlikle tüm görüşlerine katılıyorum.. Eklemek istediğim bir konu var ki, evet her kafadan ayrı bir ses çıkıyor. Kur'anda kesin hüküm bulunmayan bazı ayrıntılar için ferdi görüş beyanı yerine, icma yoluna gidilse ve müctehidler o konuyu aydınlatsa bu kadar kargaşa olmaz diye düşünüyorum.. Evet meal okumak şart.. tefekkür şart... Kuru kuruya, bağnazca bağlanmak insanı çok yanlış yerlere de götürebilir.... Teşekkürler böyle güzel bir konuya değindiğin için...
Erkan Şen dedi ki…
İlk emri "Oku!" olan bir kitabın izleyicileri olarak onu öpüp başımızın üstüne koyuyoruz!

Her dine eşit mesafedeyim ben. Yeterki emirleri ve öğretileri güzel olsun. Ne de olsa gelmiş geçmiş tüm peygamberler bizim. Bırak bize ait bizim için yazılmış olanları bize karşı olanları bile okumalıyız. Ama "Yaradan Rabb'in adıyla..."

Hadisler ve sünnet meselesi ile çok tartışmalı. O yüzden peygamber bunu söyledi diyene pek kulak asmıyorum ben. Ama peygamber şunu ve şu nedenle yaptılar biraz daha ağır basıyor.

Hadis konusunda bir diğer önemli konuysa hayrı emrediyor olması. Eğer bir şekilde bir hayrı örnekliyor veya emrediyorsa sahih ya da yalan olması benim açımdan bir önem arz etmez. Onu nakleden ve o sözü sağa sola taşıyanlar düşünmeli kendi akıbetlerini...

Bir de nacizane bir öneri; elindeki hem meal hem de aslını çok iyi korumanı tavsiye ederim. İleride çok işe yarayacak bence...

"Oku"mak işte asıl ve önemli olan tüm mesele bu...
Pabuc dedi ki…
Güzel yorumlarınız için teşekkür ederim...

Evet yorumları çok seviyorum çünkü yorumlarınızdan da çok şey öğreniyorum..Düşündürüyorsunuz Allah razı olsun...
gelibolu17 dedi ki…
En güzeli galiba Kuran'ı Kerim'i layıkıyla okuyp anlayabilecek derecede Arapça ğrenmek ben çok isterdim bunu,ama maalesef ülkemizde çok zor,13 yaşımda camiide camii hocasından öğrendim Elif Be'yi Kur'an okumasını ama sadece okumasını,hala sanırım aynı yöntemle öğretiyor hocalar günümüz çocuklarına tek fark tecvidli okumayı öğrenmiş olmaları gene anlam yok,meal yok,düz öğretiyolar,
kendimiz mealini tefsirini vakit buldukça okursak ne ala....
Pabuc dedi ki…
/Gelibolu17,
Kur'anı öğrenirken tecvit dahil o kadar itinayla çalışıyoruz ki (öyle de olmalı tabi) o itinanın yarısını Kur'anı okumak anlamak için ayırmıyoruz işte acı olan bu..Gerçi yavaş yavaş anlamını da okuyup üzerinde düşünmeye başlandı daha da iyi olsun inş..

Saygılar..
Adsız dedi ki…
Meal okuma ile Arapça Kuran okuma arasındaki farkı iddia sahiplerinden çokça duydum ve ben şöyle ortaya koyabilirim sanırım: Sadece meal diyenler yanılıyor. Sadece Arapça Kuran diyenlerse çok büyük bir gaflet içerisindeler. Meal okuyarak Kuran anlaşılmaz diyenlerse hem gaflet hem cehalet içerisindeler.
Biraz sert mi söyledim acaba :) O zaman şunu söyleyeyim balık yan gitsin :) Herkes kendi başına Kuran'ı okuyup anlayamaz diyenlerse hem gaflet, hem cehalet hem de ihanet içerisindeler. Hatta halt etmişler onlar...

Babaları ingilizce mektup gönderse çevirtmeyecekler mi? Mesajları okuyabilmekten söz etmek gerek onlara. Madem Arapça okuyabiliyormuşum da Türkçesi Arapçasını tutumuyormuş, niye manasını okuyormuşum ki!!! Varsın tutmasın yüzde beşi! Ya sen yüzde kaçını anlıyorsun Arapça da ısrar ederek!!! Tabii anlayabilirlerse! Bazen bir ayetten anladığı bir insanı kurtarabilir. Yeter ki anlamak için okusun. Bazen aya bakmak, bazen çiçeğe böceğe bakmak gibidir bir ayeti okumak. Bazen filim seyrederken okursunuz, bazen köşe yazısı okurken okursunuz, bazen duygu dolu bir türküyü bağlama eşliğinde dinlerken okursunuz, bazen de tırnaklarınızı keserken, yüzünüzü kremlerken, bazen minibüs şöföründen para üstünü alırken kolunuza çarpan yaşlı amcanın kırışıklarından okursunuz (farkına varırsınız). Zannediyorlar ki adam (kadın) almış eline bir meal üç kelime anladı diye ahkam kesiyor!!! Oysa ki siz Tolstoy'u da Saidi Nursi'yi de, Gazali'yi de, Mevlana'yı da, Bülent Akyürek'i de, Halide Edip'i de, Kapital'i de, Nutuk'u da karıştırırken, Cem Yılmaz'ı ve Eddie Murphy'yi de dinlerken ve duygusal bir Fransız filmi de seyrederken okumuştunuz. Oysa ki sizi eleştirenler sadece seyretmişlerdi, sadece dinlemişlerdi sadece taklit etmişlerdi. Sizse yaşadığınız her şeyi zaten okumaktaydınız, Kuran'ı okumamış sadece hep başkalarından dinlemiş ve dini taklit etmiş olduğunuzu belki de yeni anladınız. Ya yanılmışlarsa benim hesabımı dedelerim mi verecek sanki!!!

Ben Mevlana bir düşünürdür din adamı değildir, olmamalıdır deyince bana kızıyorlar. Bırakın Mevlana'yı İmamı Azam'ı hiç kimse benim olmazsa olmazım değil, hatta kendim bile kendime böyleyim diyorum. Ben kendime bile güvenemiyor ve kendimi Yaratan'ın merhametine teslim etmişken Gazali'ye nasıl sorgusuz güvenebilirim? Ne saçmalıyorsun diyorlar. Ne dediğini bilmeden namaz kılanlar ne dediğini bilenleri eleştirmekten böyle hoşlanıyorlar ve anlamaktan KORKUYORLAR maalesef.

Yolunuz aydın kardeşim. Gönlünüz aydın. Çok güzel yazmışsınız. Benim de gevezelik tuttu. :) Kendinize sahip çıkın. Selamlarla...
Pabuc dedi ki…
/Kalemzade,
Yorumunuzun üzerine söz söylemeyecem (haddim değil) öyle güzel ifade etmişsiniz ki..

Ben sadece şunu söylemek istiyorum siz ve diğer yorumcuları da içine katarak söylüyorum (bir kaç tane kişi daha var yorumu burada olmasa da günlümde yer almış )sizler insanın gündelik hayatında karşılaşmak isteyeceği ,insana Rabbini ,haddini ,özünü hatırlatan insanlarsınız ...Allah hepinizden razı olsun..Net aleminde dürüst ve iyi insanlar yok diyenlere sizleri örnek göstermek istiyorum...

Saygılarımla...
Erkan Şen dedi ki…
İşte burayı bu yüzden seviyorum; senin yazın vesile oldu güzel birşeyi irdeledik.

Yorumlara yorum yapmak adetim değildir biliyorsun. Ama "Kalemzâde"nin yorumunun altına bir imzada benim koymam şart.

Ne kadar haklısınız ve ne kadar güzel ki bu mübarek günde aynı düşüncelere dahi sahip olsak yazıyor ve okuyoruz.

Allah hakk yoldan ayırmasın.

Selam ile...
Adsız dedi ki…
Canım çok güzel yazmışsın.Yüreğine sağlık.Tüm yorum yapan arkadaşlar da çok teşekkürler.keyifle okudum.As Erkan arkadaşımızın duasına amin diyorum.sevgilerimle.
Budeliçocuk dedi ki…
Sevgi ve merhameti sonsuz Allah'ın adıyla..
Öncelikle güzel bir yazı ve çok güzel yorumlar okudum burada.Peşinen hepinize teşekkür ederim.
Çok fazla şey söylemeyeceğim ben. Zannımca söylenecekler söylenmiş zaten
Bir kaç alıntıyla yetinmek istiyorum.

"Kur'anı yanlış anlamktansa,yanlış anlayanlar tarafından eleştirlmekten,hatta tekfir (kafir olarak nitelendirilmek) edilmekte asla korkmam" Hasan Hanefi.

"Kutsal insan yoktur,insanın hakları kutsaldır.İnsanın haklarına hürmet (saygı) göstermek kutsaldır."
Musa Carullah Bigiyef (Eski Kazan Müftüsü)-Büyük Meseleler Küçük fikirler

Kendisine "hocam sizin bu görüşleriniz kesin ve nihai bir görüşmüdür? Çünkü bazı konularda sizden farklı düşünenler var." diyen talebesine, "Bak evladım benim görüş ve düşüncelerim yanlış olma ihtimali olan doğrulardır,Başkalarının görüş ve düşünceleri ise doğru olma ihtimali olan yanlışlardır."diyor Rahmetli İmam Şafii.

Her şeyin bir adabı vardır, tartışmanın da.. Ve insanlar önce biribirlerini anlamak zorundadır.Ve saygılı olmak gerekir herkese karşı.Boşuna "edep ya hu!" dememiş evvelkiler..
Herkesin her dediğini kabul edeceksek; Rabb'imiz bu aklı boşuna mı verdi bize? İnsan aklı sayesinde taklitten kurtulur. Neye, niçin inandığını kavrar. İslam dini akıl sahibi insanları muhatap alır ve onlara sorumluluk yükler. “Aklı olmayanın dini de yoktur” ifadesini bu anlamda düşünmek gerekir.

Ve sözlerin en yücesi en güzeli,
"Bu Kur’an; kendisiyle uyarılsınlar, Allah’ın ancak tek ilâh olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri düşünüp öğüt alsınlar diye insanlara bir bildiridir."
İbrahim Suresi 52.Ayet

Saygı ile..
Pabuc dedi ki…
/Budeliçocuk,
teşekkürler katkınızdan dolayı..Yorumları yazdıdan güzel bir post oldu sizler sayesinde..Allah hepinizden razı olsun..Güzel/bilgilendirici/hatırlatıcı yorumlarınız için yeniden teşekkürler..

Saygılar..
Volkan DENİZ dedi ki…
Çok bildik bir konuyu içten gelen isyanınla yorum katarak işlemişsin. Ama ben anlayamıyorum hala bazı insanların neden Arap alfabesinde ısrarcı olduklarını. Dinin kendi dilimizde anlaşılamayacağını savunmalarını algılayamıyorum. Herkes gibi benim babaannem de dindar bir kadındı. Yaşlıydı ve 1908 doğumluydu. Yani o doğduğu zaman henüz Osmanlıydık. Haliyle Türkçe okuma yazma öğrenemedi. İşte bu sebepten Arapçaya neredeyse tapınırdık. Arapça yazan bir yazı kutsaldı. Neden? Çünkü Kuran Arapça yazılmıştı. Peki bunu ona kim öğretmişti. İşte bu sorunun cevabını bulduğumuz an tüm sorunları halledecek, gerçek anlamda dinin ne demek olduğunu anlayabileceğiz. Çünkü biz yüzyıllardır hep birilerini dinleyerek öğrenmişiz ne öğrenmişsek. Bu durum Dede Korkut'tan beri böyle. İşte bu sebepten okumaktan çok izlemeyi ya da dinlemeyi seviyoruz. Bu sebepten tv programlarındaki kendini bilmezlerin laflarını en doğru sanıyoruz. Ve bu yüzden kafamız karmakarışık sürekli aldanıyoruz. Sonuç olarak ta giriyoruz birilerinin güdümüne.
Sadece din konusunda da değil. Bir şeylere inanmak için mutlaka sayıp sevdiğimiz bir adamın söylemiş olmasını isteriz. Eğer o dediyse kesinlikle doğrudur çünkü. Ama bilemeyiz ki ne aklı evveller var bazı konularda insanları saptırmak için o kişi demiş gibi sözler üretebilirler. Mesela hemen her kurumda ya da şirkette bir kenarda bir söz yazar ve altında da Atatürk'ün ismi. O şirketin sloganını bile Atatürk söylemiştir sanki. Böyle olunca sanılır ki inandırıcılık olacak. Ama maalesef haklı da çıkabiliyorlar.

Biz okumaya üşendikçe birileri bu boşluğu, çakma hacı hoca takımıyla ve her geçen gün artan sayı ile doldurmaya devam edecek. En sonunda ortada dini değer adına bir şey kalmayacak. Ve biz hala ibadetin hangi dilde yapılması gerektiğini tartışıyor olacağız. Anlamadan, bilmeden dua ederek af dileyeceğiz ya da üç kulhuvella bir elham okuyarak kurtaracağız kendimizi...

Saygılarımla...
Pabuc dedi ki…
/Volkan DENİZ,
teşekkürler yorum için :)Biraz zorla olduysa artık ...


Biz okumadıkça anlamadıkça din hep öğrenilecek bir şey olarak kalacak.İnsanlar öğrenmektense dinlemeyi tercih ediyorlar haklısın belki de böyle olunca ''Ben bilmiyordum bana yanlış anlatıldı suçlu ben değilim bana yanlış anlatanlar da ''demek içindir bilemiyorum.Bildiğim bir şey var ki o da öldükten sonra okumamanın öğrenmemenin düşünmemenin suçunu hiç kimseye atamayacağız çünkü bize akıl verildi kullanmamız için.Başkalarının aklına tabi olalım diye değil!

Bir de okumak öğrenmek ve düşünmek mesuliyet getiriyor ;bilmek işimize geldiği gibi inandığımız uyguladığımız dine de ters(!) belki de ondandır okumamakta anlamamaktaki ısrarımız !!!

Bence isteyen istediği dilde okusun Kur'anı ama bir de muhakkak kendi diliyle okusun anlasın.Kur'an süs olsun diye ya da saklansın diye göndrilmiş bir kitap değil bilinmeli...
Profösör dedi ki…
Kuranı Kerim'in meali tatmin edici bir durum değildir. Bir konu hakkında bilgi edinmek için, o konuyu araştırarak, Kuran'ın bütününde ne söylediği önemlidir. Bu da tefsiriyle olur.

Kuran tefsiriyle herşey anlaşılır durumdadı. hocaların dalaşması onların seviyesizliğidir. Bence hiçbir hoca yeterli değildir. artık doktorlar bile bir heyet oluşturuyor. Ancak örneğin on kişilik bir heyetin hazırladığı Kuran tefsiri itibarlıdır. Gerekirse bütün dünyadaki ehli sünnet din alimlerinin ittifak ettiği tefsir önemlidir. Ayrıac tefsir günden güne de güncellenmelidir. İşin aslı budur.

Elbetten herşey Allıhın yace kudretini yansıtıyor. Kuran tefsir edilirken, efendimizin, fili, kavli ve davranışlarıyla ilgilidir. Ozamanki ashabın, tarihin, coğrafyanın v dahası, genel bilgi birikiminin de yansıdığı bir gerçektir. Kuranı sünnetin dışında bugünkü çağdaki yorumu, yine tevhid esas alarak, ilmin ışığında ahlaka yansımasıdır.

Ömrümü kimseye feda etmem, ancak Allah yolunda ömür feda edilir o da şehidlik mertebesidir. Hocaya ve peygambere bağımlılık yoktur. Sadakat vardır. Kocaya bile bağımlılık yoktur, bağlılık ve sadakat vardır. Belki de hocanın verdiği derslerde, Allah'a kul olmayı esas alan fikirlerine işaret olsun diye söylese de, bu yadırganır ve fetiş bir durumdur.

Peygamberler bile hata yapabilir, beşerdir çünkü onlarda zelle vardır. Hatanın iqen küçüğü. onun için gerektiğinde Selmanı Farisinin sözlerini uygulamıştır Herdek Gazvesinde. Bunun bir hikmeti olmalı. Yoksa bir hadisi kudsiyle iş biterdi.

Herşey Allah'ın bize verdiği emanettir. Eşimiz, çocuğumuz, malımız müllkümüz, makamımız, şöhretimiz, yiyecek içeçek giyecek herşey Allah'tandır. İyiniyet esastır. Bir alim bir söz söylese ve isabet ertse on sevap varken, sözgelimi isabet etmese yine bir sevap kazanır. Boşunamı söylenmiştir. Alim dediğimiz kişi ağresif olmaz. Ayrıac onlar femi munhsundurler.

Kuran okumak demek, bütünüylaqe islami ilimleri anlayan kişiler için gerçekten etkilidir. Diğer türlü ulvi bir musiki gibidir. Oysa yukarıda belirttiğim gibi, bir olaya teşhis koymak ancak farklı farklı alanlarda uzman kişilerin birlikte oluşturduğu ve son olarak otorite bur kurum olarak deklare ettikleri doğrlardır. Din başlı başına itikat, ibadet ahlamqktır. İnsani boyut fıtrıdir. Fıtru olan da vicdanidir. Zaten bir düstur hakkıyla yapıldığında, insan mantığı yanlışı kabul etmiyor. herşey akıl ve zekayla değil, kalbe yansıyanla çözülüyor. Son sözüm
aklımızla kavrayamadığımız, ve bizim altında ezildiğimiz sonsuzluk gerçeğini bile kainatta olan bitenleri nasıl duraksıyorsak
buna karşılık kalbimiz sonsuzluğu hissedebiliyor. Ta ki bütün evreni yüreğimizde taşıdığımız gibi, sonsuz güç ve kudret sahibi yüce Allah'ı küçücük yüreğimizle taşıyabiliyoruz. Gerçekten inanç sahibi ve yaşantımızı Allah'ın rızasına göre yaşıyorsak.



Bu blogdaki popüler yayınlar

Mektubum Var!

   Yine  yıllar  öncesine  geri   dönüp bi anımı yazacam annemin de  bu yazımı okuyacağını bile bile:) Hoş belki de bunca zaman sonra annem bile unutmuştur  bu olayı ,onun için ona da bi hatırlatma olur:))    Lise yıllarıyla ilgili bir yazım vardı hatırlayanlar olur aranızda işte yine aynı dönem içirisinde ben böyle aklım bir karış havada evden okula ,okuldan eve gidip gelirken gözüm bişey görmezken evdeki aile cemaatinden kopup aklımı fikrimi bir  kişiye odaklamışken farkedememişim hal ve hareketlerimdeki (sanırsam olumsuz) değişiklikleri...Odamdan çıkmamalar ,gizli telefonlar , herşeyin ben bilirim havaları ve beni sevenlere karşı ukala davranışlar almış başını gitmiş (hala hatırlamıyorum o derece kendimde olmama hali yani:)  her zaman derim aşk başa gelince akıl yıllık izne çıkar bu doğaldır:P) Benimle iletişim kurmaya çalışan anneme artık nasıl davrandıysam kadıncağızın demekki canına tak etmiş ki  sitem edeceğine ve didişeceğine  bana 4 sayfalık mektup yazmış ve defterimin için

Bir Bakar mısınız?

Bu bir kamuoyu yoklamasıdır ;) Blog yazılarını ara sıra ya da sürekli okuyan kaç kişi olduğunu merak ediyorum.Tamam farkındayım çok meraklıyım ama her şeyin temelinde merak yok mudur ;) Yazma konusunda kabiliyetli değilim malum ama bu yazmayı sevmememi gerektirmez dimi yani ;) Seviyorum yazmayı,okumayı uf bir de konuşmayı :) Neyse konu kim vurduya gitmesin lütfen sayfamı tıklayan herkes cevaplasın sorumu.Blog yazılarımı okuyor musunuz, okumuyorsanız blogumu neden açıyorsunuz kaardeşim? :)) 500'e yakın blogu izlemeye almışım bir o kadarı da benim blogumu izliyor görünüyor.Kaç kişinin gerçekten yazılarımı takip ettiğini merak ediyorum. . Yorum yazmadan geçmeyiniz kırılırım bilesiniz ;)

Gereksiz Bilgi ;) Bakalım Kim Ne Burcu !!!

  Tamam ya ne kızıyorsunuz bu kadar meraklıyım diye ;) Dünkü postla bi tezat oluşturmuş olabilir bu post ama merak işte..Yazacak konum kalmadığı için değil :) Sakın aklınıza öyle bişey gelmesin...Ben, herkes kendi özelliklerini (birileri uydurup yazmış) öğrensin diye böyle bişey yaptım..!! ;) Okuyun bakalım ''Aynı ben, aynı ben !'' diyecek misiniz ? :) ASLAN ERKEK:   Yufka yüreklidirler. O canı pahasına bile dişisini korur. Karizmatiktir. Kelimenin tam anlamıyla ''dişi''lerden hoşlanırlar. Aslanlar evlerine, ailelerine çok bağlı tiplerdir fakat bir gözleri de hep dışarıdadır. Eşlerinin çalışmayıp evde oturmasını isterler. Onlar sanki baba olmak için yaratılmışlardır ASLAN KADIN: Her zaman bakımlı, zarif, dikkatlidirler. Çok pratik, işlevsel bir zekaya sahiptirler. Gece hayatını severler. Yaşam zevkleri pahalı olur. Kendisine olan güveni son derece gelişmiştir. Özgürlüklerine düşkündürler. Erken çocuk sahibi olmaya pek yanaşmazlar. YENGEÇ ERKEK