Ana içeriğe atla

Sadece Ben/Sen Olarak Algılansak

Gölgelerimizle değil de aslımızla ilgilenilse
Herkes günlük hayatta bir çok parçaya ayrılmış gibi yaşar.Çalışansınızdır,öğrencisinizdir,evlatsınızdır, annesinizdir,eşsinizdir,arkadaşsınızdır,komşusunuzdur,akrabasınızdır..v.b Bir çok özelliğinize göre algılanırsınız..

Evliyseniz, her düşünceniz(olumsuz) ailesinde sorun var diye algılanır, zenginseniz şikayetlerinin nankörlük diye algılanır sanki sizin hiç sıkıntınız olamazmış gibi,fakirseniz ya da eğitim cahiliyseniz ezik diye algılanırsınız..v.b.İnsanlar hiç bir zaman size SİZ olduğunuz gerçeğiyle bakmazlar.Her söylediğinizi önyargılarıyla süngeçten geçirirler ve (içlerinden de olsa) etiketlerler sizi.Siz çoğu zaman;Ahmet,Mehmet,Fatma,Ayşe olarak dinlenmezsiniz kendi isminizle şikayet edemezsiniz, istediğiniz gibi mutlu da olamazsınız seçemez seçtirilirsiniz (istisnalar her daim kaide dışı) Hep üzernizdeki beklentilere göre yaşadığınız için yaşadığınız şekilde de harekete alışırsınız..

Net ortamını özel kılan da bu durumun burada tam tersi olması..Gerçi bunu da kullanan bir takım kişiler var ama ben şimdi onlara hiç değinmeyeceğim...Yaşınız kaç olursa olsun, işiniz eğitiminiz ne olursa olsun,medeni durumunuz ,maddi durumunuz, sosyal yaşamda ne durumda olursanız olun eğer aynı frekansta karşılaşmışsanız dostlarınızla kendiniz gibisinizdir..Karşı taraftan da Ahmet,Mehmet,Ayşe ,Fatma olarak algılanır ona göre dinlenirsiniz..Fikriniz sorulur ,fikir alırsınız,şikayetleriniz etiketlenmez ,tarzınız yadırganmaz...Siz olduğunuz gibisinizdir karşınızdaki de öyle..Sakın burada kimseye güven olmaz muhalefeti yapmayın çünkü tıpkı reel yaşam içinde olduğu gibi burada da bir süre sonra insanları tanımaya başlıyorsunuz...

Hayalleriniz komik bulunmuyor ,yaşanmamış ama yaşamayı istedikleriniz saçma bulunmuyor,çok gülseniz bile yadırganmıyor...Sizin cümlelerinizi kurup doğruluğunu yanlışlığını kendiniz tartıp sonuca varıyorsunuz..Yardım istiyor yardım görüyorsunuz...En sıkıntılı anlarınızda bir kaç dakikalı sohbetle kendinize gelip gülebiliyorsunuz..Ve hesap vermek yok bu ortamda.İstemediğinizi silme şansınız var..Sabretmeyi burada öğrenmiyorsunuz eğer sabırlıysanız daha çok insan tanıyıp daha çok ders çıkarıyorsunuz...Belki de reel yaşam içinde (gerçi artık reel sanal ayrımı kalktı) belki de bir ortamı paylaşmayacağınız kişilerle uzun sohbetler yapabiliyorsunuz..Kendin gibi olmayanlarla paylaşımlar da özel bir durum..Demek ki aynı ortamı paylaşamadığınız insanlarla da ortak noktalarımız olabiliyormuş diyoruz..Onlar da öcü değilmiş bile diyoruz...

Üzerimizdeki etiketler olmadan yapılan sohbetler bana daha samimi geliyor.Üstelik eğlenceli de oluyor gibi..Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz bilmiyorum ama keşke üzerimizdeki etiketlerle  değil de sadece biz olduğumuz için dinlense cümlelerimiz...Dinlenirken yargılanmadan dinlensek her zaman...Ayıplarımızda,güzelliklerimizde sadece biz olduğumuz için söylense..Şunun kızısın diye şöyle davranmalısın, evli olduğun için daha hanfendi/beyfendi olmalısın, şurda çalıştığın için şöyle davranmalısınlarla değil de biz olarak görülsek,yargılanacaksak da biz olduğumuz için yargılansak (aslında en iyisi hiç yargılanmasak herkes kendine baksa)

Biraz karışık oldu yazı yine de yazınca rahatladım onun için karışık yerler olursa siz düzeltin içinizden...Rahat,samimiyetle,tebessümle sohbet ettiğim tüm arkadaşlarıma ve dost olabilen tüm yüreklere gelsin bu yazım..Reel sanal fark etmez iyi ki varsınız...

Yorumlar

Profösör dedi ki…
Reel hayat ile sanal hayat bence ayrılmamalı. Bu dünya hyatı içinde kullandığımız enstümanlar önemli.. evdeki yaşatıy ev haytı, işteki yaşantıya iş hayatı, toplumdaki yaşantıya sosyl hayat dendiği gibi. İnsan için iki hayat vardır. Dünya hayatı ve ahiret hayatı. Biz bizden öncekileri nasl tanıyoruz, kitaplar ve tevatür yoluyla, geçen zaman içindeki tüm bilgiler o zaman sanal olurdu. Alemişuhud dediğimiz gördüğümüz ve yaşadığımız herşeyi reelhayat, görmediklerimizi sanal hayat diyemeyiz. Bu dünya içinde yaşarken rüyalarımız da hülyamız da birer sanal gibidir. Hakikatte sanal değil bir vücud olarak yaşadığımız değerlerdir. Vücut, varlığımız sadece etten kemikten ibaret sayamayız. vücut ruh ve bedendir. Bütün bu değerlerle, ahiret hayatı için azık topluyoruz.
gelibolu17 dedi ki…
Sende iyiki varsın canım :)

sevgiler...
Erkan Şen dedi ki…
Sadece sen/ben yoktur. Her zaman bir evlat, bir eş, bir anne ya da babasındır. Bir tiyatro sahnesindeki oyuncular gibi, hayatta da herkesin rolleri vardır. Toplum denilen kurum bu rolleri oluşturur ve bizler üzerimize uyanları seçeriz.

Bir başkasının bizim hakkımızdaki yorumu da aslında bizim ona kendimizi nasıl sunduğumuzla ilgilidir. İlk tanıştığımız bir insanın gözüne sokarcasına alyansımızı gösteriyorsak, karşımızdakinin bizi evli ve aklı başında olması gereken biri olarak algılaması da kaçınılmazdır. (Çünkü toplu evli insan rolünü böyle tanımlar.)

Zihnin ters bir ağaç yapısına benzer bir yapıda kısa yolları vardır. Sizi hiç tanımayan biri bir yapraktan hareketle hangi ağaca ait oldunuz kümelemesini yapar. Yapmak zorundadır! Zihinsel kısa yollar gündelik hayatın karmaşası içinde yolumuzu daha kolay bulup yaşamımızı idame ettirmek için de ayrıca gereklidir. O yüzden ilk değerlendirmelerde hep tepeden köke doğru bir ilerleme olur. Beyaz bir önlük giyiyorsanaız ve bir hastanedeyseniz erkekseniz doktor, kadınsanız hemşire olarak algılanırsınız. (Yine toplum kümelemesi!)

İyi bir anne-babanın evladı olmak ve onların adıyla yürümek de hiç fena değildir. Ya da etrafında çok iyi bilinen birinin arkadaşı olmak da sizin hakkınızda o arkadaşınız dolayısıyla güzel şeyler çağrıştırıyorsa ne mutlu size...

Tabii bunun bir de ters yönü var; o da anne/baba ya da arkadaşlarınızın "kötü" olması. İşte bu durumda size daha çok çaba sarf etmeniz gerekiyor gibi gelebilir. Ancak bu da aslında sizin kendinize vurduğunuz ketlerden, üzerinize biçtiğiniz rollerden kaynaklanır. Toplumun sizi nasıl gördüğünün çok önemli olduğu yanılgısından kaynaklanır bu da. Unutmamak gerekir ki "herkes" karşısındakini kendisi gibi sanır.

"1. Sözde" ve "Kitap'ın" açılış cümlesinde dediği gibi iyinin ve güzelin adıyla başlamak ve onunla anılmak her zaman iyidir. Sizin kimden yana ve kim olduğunuz hususunda açık bilgi verir.

Ayrıca son söz olarak ben/sen yerine biz "benim" öncelikli tercihim olmuştur.

Saygı ve sevgiyle.

Not: Uzun yorum için peşin özür.
sihirlitorba dedi ki…
çok ama çok güzeldi.böylesine güzel bir yazının üzerine başka şeyler söylemek istemiyorum...sevgiler...
FASLI dedi ki…
malesef çok haklısın...
kiraze :) dedi ki…
sessiz sedasiz bir okuyucuydum bu yazina kadar:
cok hos anlatmissin anlatilamayanlari canim :)
sende iyiki varsin :))
BANU dedi ki…
Üzerimizdeki etiketler tamlaması bence ikiye ayrılıyor. Birincisi, başkalarının bize yapıştırdığı (daha doğrusu, yapıştırmaya çalıştığı) etiketler, ikincisi de, kendimize ait karakter özelliğimiz gereği bizim sahip olduğumuz etiketler. Eğer biz, sanalda da gerçek hayatımızdaki gibi olamıyorsak; veya gerçek hayatımızda sahip olduğumuz etiketimizi sanala yansıt(a)mıyorsak, o zaman iletişimde ister istemez kopmalar yaşanıyor. Karşımızdakiler de bu kopuş anlarında bizi -egomuzun kabul edemeyeceği ağırlıkta- etiketleyebiliyor. Tabii biz de insanoğlu olmanın dayanılmaz gururu sayesinde "Vay sen beni nasıl etiketlersin?" makamında ağıtlar yakıyoruz. Ayrıca, ben yapmıyorum, siz de yapmayın'cılık, sizin yaptıklarınızı beğenmiyorum'culuk kadar itici ve hâttâ ilkel. Bir de, sahip olduğumuz maddi değerlerin, satır aralarına -sözde kurnazlık yapılarak- serpiştirilmesi ve bunun karşımızdakilerce tespit edildiğinde, araya mesafe koyduracak itici/yapay bir etkene dönüşmesi de sanal/gerçek alemde sıkça karşılaştığımız sorunlar oluyor ne yazık ki. Bizi olduğumuz gibi kabul edecek insanlar ararken, bu ikilemleri/sahtekarlıkları da göz önünde bulundurmamız, başımızı iki elimizin arasına alıp düşünmemiz gerekiyor. Ben, sanal veya gerçek ayırımı yapmadan, dostluğun tanımını şöyle yapıyorum: "Sanal veya gerçek fark etmez, eğer insanlar iyi günlerinde olduğu kadar kötü günlerinde de birbirlerini arayıp soruyorlarsa, birbirlerinin mutluluklarını paylaşabildikleri gibi sıkıntılarını da her şartta/her zeminde/her fırsatta paylaşabiliyorlarsa, onlar birbirlerinin baş tacıdır. gerisi laf-u güzaf" Belki konuyla direkt ilgisi yoktu ama bir dostun yazısı vesilesiyle görüşlerimi de eklemek istedim. Sevgiler...
Pabuc dedi ki…
Selam,
Belirtmeden geçemeyeceğim yazımdan daha güzel yorumlar geldi sizlerden..Varolunuz yüreğinize düşüncenize sağlık diyerek başlamak istiyorum öncelikle...

/profösör Hocam,
Katılıyorum size onun için yazının içinde parantez içinde belirttim bunu.Bir insan kendini biliyorsa her yerde aynıdır..Hayatımızı Ahireti de düşünerek yaşarsak çok daha az hata yaparız bundan şüphem yok...Fakat bizim statülerimizden önce kişiliklerimizin geldiğini belirtmeye çalışmıştım ben.Ben eğer kendimi bilmez biriysem bunda annemin babamın suçu olamaz (ki onlar elinden geldiğince güzel yetiştirmişlerdir evlatlarını)hataları kınayanlarda Elif olduğum için yapmalı bunu..Tabiki toplum içinde yaşıyoruz hepimiz ve bunun bilincindeyiz ama bununda bir baskısı olmamalı üzerimizde (en azından kendimizi ifade edişlerimizde) Saygı ve sevgiler ...İyi ki varsınız...

/Gelibolu17,
Allah razı olsun,Allah gönlündekileri yoluna versin inş.

/Erkan Şen,
Muhakkak öyledir ben nasıl tanınmak istiyorsam öyle tanıtırım kendimi ama benim istediğim kendimi kendim olarak ifade edeyim..Şu ne der bu ne der baskısı olmasın üzerimde..Kalıplara göre neden ifadede zorlanayım ya da ifade edeyim ki! Saygı da kusur etmediğim sürece kalıplardan çıkmak da hakkım değil mi? İyi Aileye sahip olmak kötü demedim ki ben.Ben onların evladıyken tek başımada bir ferdim böyle de görünmek hakkım değil mi? Onları yok sayıyorum anlamı taşımaz ki bu...''Benim''de sanki sahiplenme var gibi..Gerçi BEN de ne kadar doğru o da tartışılır..Yorum için teşekkür ederim..Sen asla uzun yorum için özr dileme lütfen :)

/sihirlitorba,
Sağol canım kardeşim..anlaşıldıysam ne mutlu bana...Sevgiler..

/FASLI,
malesef..

/ kiraze(zübeyde),
Teşekkürler ..Sesiz okuyucular her daim varolsun :) Teşekkürler sevgisini saygısını ifade eden herkes iyi ki var..

/BANU;
Sanalda kendi hayatımızdaki gibi olamıyorsak bir sorun vardır ..Ama itiraf etmek gerekirse ben sanalda daha rahatım ;mesela ayaklarımı uzatıp konuşabiliyorum arkadaşlarla ama bunu reel de asla yapmam :)Sahip olduğumuz maddi değerler dedin de ben bununla ilgili 2 hata yapmıştım nette ve uyardı dostlar sağolsunlar :) İnsan bazen böyle saçmalıklar yapabiliyor kötü niyeti olmasa da..Ama biliçli yapanlara diyecek bir şey bulamıyorum..Madem öyle mutlu oluyorlar;) Aramak konusunda da ben sanırım vefasızım reelde yaptığım bu tür şeyleri nette yapamıyorum ...Kötü niyetimden değil de alışamamaktan olabilir...Yorum için teşekkürler..Allah razı olsun..Vesile olabildiysem ne mutlu bana..Sevgi ve dua ile..

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mektubum Var!

   Yine  yıllar  öncesine  geri   dönüp bi anımı yazacam annemin de  bu yazımı okuyacağını bile bile:) Hoş belki de bunca zaman sonra annem bile unutmuştur  bu olayı ,onun için ona da bi hatırlatma olur:))    Lise yıllarıyla ilgili bir yazım vardı hatırlayanlar olur aranızda işte yine aynı dönem içirisinde ben böyle aklım bir karış havada evden okula ,okuldan eve gidip gelirken gözüm bişey görmezken evdeki aile cemaatinden kopup aklımı fikrimi bir  kişiye odaklamışken farkedememişim hal ve hareketlerimdeki (sanırsam olumsuz) değişiklikleri...Odamdan çıkmamalar ,gizli telefonlar , herşeyin ben bilirim havaları ve beni sevenlere karşı ukala davranışlar almış başını gitmiş (hala hatırlamıyorum o derece kendimde olmama hali yani:)  her zaman derim aşk başa gelince akıl yıllık izne çıkar bu doğaldır:P) Benimle iletişim kurmaya çalışan anneme artık nasıl davrandıysam kadıncağızın demekki canına tak etmiş ki  sitem edeceğine ve didişeceğine  bana 4 sayfalık mektup yazmış ve defterimin için

Bir Bakar mısınız?

Bu bir kamuoyu yoklamasıdır ;) Blog yazılarını ara sıra ya da sürekli okuyan kaç kişi olduğunu merak ediyorum.Tamam farkındayım çok meraklıyım ama her şeyin temelinde merak yok mudur ;) Yazma konusunda kabiliyetli değilim malum ama bu yazmayı sevmememi gerektirmez dimi yani ;) Seviyorum yazmayı,okumayı uf bir de konuşmayı :) Neyse konu kim vurduya gitmesin lütfen sayfamı tıklayan herkes cevaplasın sorumu.Blog yazılarımı okuyor musunuz, okumuyorsanız blogumu neden açıyorsunuz kaardeşim? :)) 500'e yakın blogu izlemeye almışım bir o kadarı da benim blogumu izliyor görünüyor.Kaç kişinin gerçekten yazılarımı takip ettiğini merak ediyorum. . Yorum yazmadan geçmeyiniz kırılırım bilesiniz ;)

Gereksiz Bilgi ;) Bakalım Kim Ne Burcu !!!

  Tamam ya ne kızıyorsunuz bu kadar meraklıyım diye ;) Dünkü postla bi tezat oluşturmuş olabilir bu post ama merak işte..Yazacak konum kalmadığı için değil :) Sakın aklınıza öyle bişey gelmesin...Ben, herkes kendi özelliklerini (birileri uydurup yazmış) öğrensin diye böyle bişey yaptım..!! ;) Okuyun bakalım ''Aynı ben, aynı ben !'' diyecek misiniz ? :) ASLAN ERKEK:   Yufka yüreklidirler. O canı pahasına bile dişisini korur. Karizmatiktir. Kelimenin tam anlamıyla ''dişi''lerden hoşlanırlar. Aslanlar evlerine, ailelerine çok bağlı tiplerdir fakat bir gözleri de hep dışarıdadır. Eşlerinin çalışmayıp evde oturmasını isterler. Onlar sanki baba olmak için yaratılmışlardır ASLAN KADIN: Her zaman bakımlı, zarif, dikkatlidirler. Çok pratik, işlevsel bir zekaya sahiptirler. Gece hayatını severler. Yaşam zevkleri pahalı olur. Kendisine olan güveni son derece gelişmiştir. Özgürlüklerine düşkündürler. Erken çocuk sahibi olmaya pek yanaşmazlar. YENGEÇ ERKEK